Doktorun söylediklerinden sonra ortamı derin bir sessizlik kapladı. Aslı gözyaşlarını tutamıyordu. Hatice Hanım, şaşkınlıkla durduğu yerde Zafir'e baktı. Zafir ise adeta bir taşa dönüşmüş gibi olduğu yerde kıpırdamadan, yüzünde derin bir düşünceyle duruyordu.
"Bu nasıl olur, doktor?" diye sordu sonunda Zafir, sesi titrek ama bir o kadar da kararlıydı. "Onun bu kadar büyük bir acı yaşamasına nasıl izin veririz?"
Doktor içini çekti. "Elara'nın çok güçlü bir desteğe ihtiyacı olacak. Fiziksel olarak gözlerini kaybetmiş olabilir, ama moral ve manevi desteğinizle hayata yeniden tutunabilir. Unutmayın ki bu süreç sadece onun değil, sizin de sabrınızı ve bağlılığınızı test edecek."
Zafir, derin bir nefes aldı ve gözlerini yere dikti. İçindeki öfke ve çaresizlik karışmış, bir volkan gibi patlamak üzereydi. Ama tam o anda, Elara'yı düşündü. Onun zarif gülümsemesini, umut dolu bakışlarını hatırladı. Bu görüntüler zihninde canlanınca, kendini toparladı.
"Asla pes etmeyeceğim," dedi kararlı bir ses tonuyla. "Elara için ne gerekiyorsa yapacağım. Onun yanında olacağım ve birlikte bu zorluğun üstesinden geleceğiz."
Aslı, Zafir'in bu sözleriyle biraz rahatladı. Gözyaşlarını silip kardeşi gibi sevdiği Elara'nın odasına doğru baktı. "Ona bunu söylemeliyiz, Zafir. Ama nasıl? Bu kadar büyük bir haberi nasıl kaldıracak?"
Zafir, Aslı'ya dönüp gözlerinin içine baktı. "Ona bu haberi ben vereceğim. Ama önce onun yanında olduğumuzu hissetmesini sağlamalıyım."
Doktor başını sallayarak onayladı. "Elara şu anda uyuyor. Uyandığında yanına girebilirsiniz. Ama lütfen sakin olun ve ona güvende olduğunu hissettirin."
Hatice Hanım, oğlunun omzuna dokunarak sessiz bir destek verdi. "Sen güçlü bir adamsın, Zafir. Elara'nın sana ihtiyacı var. Onun için en doğru olanı yapacağına eminim."
Bir süre sonra, Elara yavaşça gözlerini açtı. Odaya giren hafif gün ışığı ve sessizlik, onu huzursuz bir dinginlikle karşıladı. Gözlerini kırpıştırarak çevresine baktı, ama bir gariplik vardı. Bir şey eksikti.
"Zafir..." diye fısıldadı Elara, sesi kısık ve güçsüzdü.
Zafir hemen yatağın yanına yaklaştı, elini onun ince ve solgun ellerinin üzerine koydu. "Buradayım, Elara. Merak etme, her şey yolunda."
Elara'nın kaşları hafifçe çatıldı. "Ama... neden göremiyorum? Oda neden karanlık?"
Bu sözler, Zafir'in kalbine bir bıçak gibi saplandı. Ama yüzünde güçlü bir ifadeyle ona baktı, sesini titretmeden konuşmaya çalıştı.
"Elara... önemli olan şu ki, sen yaşıyorsun. Yanındayız ve seni çok seviyoruz. Bazı şeyleri birlikte aşacağız. Bu sadece bir başlangıç."
Elara'nın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Sesi titrek bir şekilde, "Gözlerim... göremeyecek miyim, Zafir?" diye sordu.
Zafir, derin bir nefes aldı ve elini sıkıca tuttu. "Bunu birlikte öğreneceğiz, Elara. Seni yalnız bırakmayacağım. Bu zorluğu beraber aşacağız. Sen sadece benim sesimi takip et, yeter."
Elara, Zafir'in sözlerinden güç alarak başını hafifçe salladı. Gözyaşlarının arasından bir gülümseme belirdi. Bu, onun teslim olmadığını ve mücadeleye hazır olduğunu gösteriyordu.
Zafir, Elara'nın bu direncini görünce içindeki umut ışığı bir kez daha parladı. Elara, onun için sadece bir dost ya da sevdiği bir insan değil, aynı zamanda hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığını kanıtlayan bir güç sembolüydü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
"MÜPHEM"
RomanceGeçmiş, bir gölge gibi hayatımızı takip eder, bizi olduğumuz kişi haline getirir. Elara, hayallerini kaybetmemek için sessizliğe sığınmış bir kadın; Zafir ise geçmişin yaralarını saklayan bir adamdır. Birbirine tamamen zıt bu iki ruhun yolları bekle...