Keyifli okumalar dilerimm.
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen😫🙏🙏💓
"Öyle büyümüş ki içimizdeki
yanlızlık;
Sevilmeyi beklerken
Beklemeyi sevmişiz... "-Cemal Süreyya
"Yıldız Fısıltısı"
Hayatımın bir dönüm noktasına sadece birkaç adım kala, içimde anlamlandıramadığım bir boşluk vardı. Ne bir acıydı bu, ne de tam olarak bir mutluluk. Sanki yutamadığım bir lokma boğazıma oturmuştu da, ne geri gidebiliyor ne de dışarı çıkabiliyordu. Herkes için sıradan bir sabah olabilir belki ama benim için dünya, olduğu yerde durmuştu sanki. Sabah güneşi pencerenin kenarından usulca süzülürken bile içimdeki karanlık kıpırdamıyordu.
Odayı saran gri sessizlik, üzerime örttüğüm ince battaniyeden daha ağırdı. Birileri dışarıda koşuşturuyor, birileri bir şeyleri paylaşıyordu belki de. Ama ben, kalın duvarlarla çevrili kendi içimdeydim. Bu kurumun yıpranmış duvarları, yalnızca çocukluğumu değil, benliğimi de saklamıştı. Burası, kendimi bulduğumu sandığım yerdi ama şimdi her şey altüst olmuştu. Kim olduğumdan bile emin değildim artık.
Gözüm, yan duvarda asılı duran tahtaya ilişti. Üzerinde “Hayallerin, seni senden önce tanır” yazıyordu. Ne tuhaf. Ben daha hayal bile kuramadan gerçeğe tosladım. Gerçek dedikleri şeyin ne kadar acımasız, ne kadar kararsız olduğunu öğrendim. İnsan sadece geçmişini değil, geçmişine dair tüm anlamlarını da kaybedebilirmiş meğer.
Kafamı yastığa gömüp gözlerimi kapattım. Hafif bir uğultu vardı kulaklarımda. Kalp atışlarım mıydı o ses, yoksa bastırmaya çalıştığım korkular mı? Bilmiyorum. Ama bir şey vardı; içimde kıvrılan, susmayan bir şey. Ne annem diyebildiğim bir kadının aeİ, ne de babam sanarak alıştığım adamın gülüşü vardı belleğimde. Sadece yarım kalmış sorular, eksik cevaplar ve boş bir "ben".
Ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum artık. Sevinmeli miyim? Yoksa bu kadar yıl geçtikten sonra gelen “kızımızsın” cümlesine öfkelenmeli mi? Bana bugüne dek verilen soyadın bir hiç olduğunu öğrenmek mi canımı yakıyor, yoksa kendime bile ait olamadığımı fark etmek mi? Bir yerlere ait olma umuduyla büyüdüm, ama şimdi kucağıma düşen aidiyet duygusu bile yabancı gibi duruyor.
Bazen düşünüyorum; belki de bu hayat bana ait değildi. Yanlış beden, yanlış zaman, yanlış aile. Belki de ben, başka bir hikâyeye doğmalıydım. Ama elimde olan bu: ismini bile yeni öğrendiğim bir soyad ve bana hiç ait olmayan bir geçmiş.
Banyoda hâlâ kendimle baş başaydım. Aynanın karşısında ne kadar süredir dikildiğimi hatırlamıyordum bile. Zaman, buharla kaplanmış camın ardında yavaşlamıştı sanki. Yüzümde su damlaları kurumuştu çoktan ama içimdeki fırtına bir türlü dinmiyordu.
bana ait olmayan ama bir yerlerden tanıdık gelen detayları arıyordu. Yanak çizgimde o kadının ifadesi vardı, gözlerimin kenarında onun hüznü. Saç rengimiz bile aynıydı. Ama ben onun kızı mıydım gerçekten? Birbirine benzemek, aynı kandan olmak demek miydi?
Müdürün sesi hâlâ beynimin içinde yankılanıyordu: “Biyolojik baban. Biyolojik annen.” Bu iki kelime, tüm dünyamı altüst etmişti. Sanki ben, doğduğum andan beri yanlış bir senaryoda oynatılmıştım da asıl rolüm şimdi önüme konmuştu. Ve Ömer, benim abimdi. Bu, içimde kıpır kıpır bir şeyleri tetikliyordu. Heyecan mıydı, korku mu, yoksa boş bir hayalin verdiği kısa süreli coşku mu, emin olamıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Yıldızları
RomanceCringe bir gerçek ailem kurgusu değildir. Gece henüz daha yeni 16'sına ayak basmış bir kızdı. Neredeyse bütün hayatını yetimhanede geçirmişti. 5 yaşına kadar nerede olduğu bilinmiyordu fakat sonra yetimhaneye sevk edilmişti. mutlu olmak için gitti...