-Keyifli okumalar-
Araba, Sungurgil’in evinin önünde durduğunda, çoktan emniyet kemerimi açmış, inmek için hazırlanıyordum. O da emniyet kemerini açtı ve ikimiz aynı anda arabadan indik. Arabayı kitledi ve benim olduğum tarafa doğru yürümeye başladı. Birkaç adım uzağımda durduğunda, boğazımı temizleyip söze girdim.
"İyi akşamlar o zaman."
Ellerini, giydiği deri ceketin cebine sokarken başını salladı.
"İyi akşamlar."
Yanından geçip gittiğimde ellerimi ceplerime sokup derin bir nefes aldım. İçimdeki merak gitgide büyüyordu. Bu geceden sonra nasıl bir yol izleyebileceğimi düşündüm.
"Mira!"
Adımı duymamla birlikte adım atmayı bıraktım. Daha eve girmemiş miydi? Omzumun üzerinden ona döndüğümde, ne diyeceğini büyük bir merakla bekledim.
"Burnunu çekip durdun arabada, büyük ihtimalle hasta olacaksın. Eve geçince sıcak bir şeyler yap, iç."
Öylece yüzüne baktım, sonra sesli bir şekilde boğazımı temizleyip başımı salladım.
"Yaparım," dedim, sesimin kısık çıkmamasına özen göstererek.
Üşenmezsem yaparım.
Gülümser gibi oldu ama gülümsemedi. Belki de ben öyle görmek istediğim için öyle zannetmiştim.
"İnat etmedin, hayret," dediğinde, bakışlarımı kıstım ve ona ters bir bakış attım.
"İnat etmiyorum ben," dedim.
Beni geçiştirir gibi başını salladı. Damarlarımda dolaşan sinirlerim kabardı.
"Etmiyorum ya!" dedim, bu sefer daha yüksek bir sesle.
"Başladık yine..." Evimi işaret ederek gitmem için baş hareketi yaptı. "Hadi git, bir şey demedim."
Gözlerimi devirip, "Bir şey dememiş halin buysa, demiş halini merak ediyorum," diyerek homurdandım.
Dalga geçer gibi konuştuğu zaman sinirlerim bozuluyordu, çıldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Ama bazen sinir etse de, gözlerindeki parıltıları görmek tüm sinirimi alıp götürüyordu.
Bir adam hem sinir edip hem de nasıl aşık edebilirdi? Aklım almıyordu.
Eve anahtarım sayesinde girdiğimde, içeriden gelen televizyonun sesi, bizimkilerin yemeği çoktan yediklerinin habercisiydi. Genelde bizim evde yemekten önce televizyon açılmazdı. Sebebinin sorgulamamış olmam, bu düzenin küçüklüğüme kadar dayanıyor olmasından kaynaklanıyordu.
Üzerimdeki fazlalıkları çıkarıp askıya astım. Salona doğru yöneldiğimde, annemin mutfaktan çıkıp geleneksel "Hoş geldin" sözünü söylemesini bekliyordum, ama ne annem ne de babam vardı. Sadece abim oturuyordu, elinde telefonuyla ekranı dikkatle izliyordu. Gözlerim bir an telefonda takılı kaldı, ancak sesini duymamla birlikte, hemen ona yöneldim.
“Hoş geldin.”
“Hoş buldum.” Eve bakınırken "Bizimkiler nerede?" diye sordum, beklemeden.
Başını kaldırıp bana bakmadan cevap verdi.
"Berfin’in morali bozuktu, beraber sinemaya gittiler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-SAUDADE-
Teen Fiction"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..." (...) "Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim." Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya topl...