Elara, araba kazasının ardından hastaneye kaldırıldığında, her şey bir anda kararmıştı. Aslı, kazanın şokunu atlatamadan hastaneye ulaşmıştı. Elara'nın hayatta olup olmadığını öğrenmek için tek bir düşüncesi vardı: Arkadaşını kaybetmek, her şeyin sonu demekti. Aslı, hastane koridorlarında hızla koşarken kalbi karnında atıyor, her adımda bir şeylerin ters gittiğini hissediyordu.Doktorlar, Elara'nın durumu hakkında hemen net bir şey söylememişti ama hayatı tehlikede olduğu açıktı. Kafasından aldığı darbeler, vücudundaki diğer ciddi yaralarla birleşmişti. Aslı, kendini bir anda hüsrana uğramış, parçalanmış hissediyordu. Her şey bir anda kontrol edilemez hale gelmişti.
Elara, yatağında cansız gibi yatıyordu. Göğsü hızıyla inip çıkıyor, ancak yüzündeki ifadesiz duruş, Aslı'nın içini paramparça ediyordu. Arkadaşının gözleri kapalıydı, kimseyi görmüyordu ama Aslı, Elara'nın her şeyin farkında olduğunu hissediyordu.
Aslı, nefes almakta zorlanarak doktorun yanına gitti. "Ne olur, bir şey yapın! Arkadaşım hayatta mı?" diye haykırdı.
Doktor, yavaşça başını salladı. "Durumu çok kritik. Kafasındaki darbeler çok ciddi, hemen ameliyat edilmesi gerekiyor. Hayatta kalma şansı..."
Aslı, doktorun devam etmesine izin vermedi. "Lütfen! Onu kaybedemem. Ameliyat için bir şeyler yapın, lütfen," dedi, gözlerinden yaşlar süzüldü.
Hemen Elara'nın yanına geri döndü. Elara'ya dokundu, ama arkadaşı hiçbir şekilde tepki vermedi. Aslı, Elara'nın soğuyan ellerini sımsıkı tutarak, gözyaşlarını tutamıyordu.
Bir an için, Aslı'nın içinde bir şey kırıldı. "Ben sensiz ne yaparım, Elara?" diye fısıldadı. "Bize ihtiyacımız var, kızım. Seninle büyüdük, seninle güldük, şimdi de seninle birlikte ağlıyorum. Güçlü ol, Lütfen! Lütfen dön."
Odada bir sessizlik hakimdi. Aslı, bu acıyı hissettikçe, Elara'nın hayata tutunmasını, son bir kez gözlerini açmasını bekliyordu. Bir umut, bir ışık belirmeliydi, yoksa kaybolacaklardı.
Tam o sırada, Elara'nın dudaklarından çok zor bir şekilde bir kelime çıktı. "Zafir..."
Aslı, şok içerisinde Elara'ya bakarak, "Zafir mi? Neden Zafir?" diye soramadı. Sadece gözlerinden akan yaşlarla Elara'nın sözlerini anlamaya çalıştı.
Elara'nın ağzından çıkan tek kelime, her şeyin anlamını değiştirdi. Aslı, gözyaşları içinde, Elara'nın son dileğini yerine getirmek zorundaydı. "Zafir..." diyen bir ses, Aslı'nın kalbinde bir yara açtı. Bu aşk, Zafir ve Elara arasındaki büyülü bağ, Aslı'nın içindeki hisleri çırpınmaya sürüklüyordu.
Zafir, Elara'nın hayatında bir dönüm noktasıydı. Birbirlerini ne kadar sevmişlerdi, ama zaman, aralarındaki mesafeyi, anlaşmazlıkları, ve acıları büyütmüştü. Zafir, Elara için vazgeçilmezdi, Aslı şimdi bunu her zamankinden daha iyi anlıyordu.
Aslı, bir saniye bile kaybetmeden Zafir'i bulmalıydı. Elara'nın dileği, son arzusu onu görmekti. Elara, Zafir'in adı geçtiğinde bir umut ışığına kavuşmuştu. "Zafir..." demişti, ama Aslı'nın içindeki korku, bunu duyduğu anda bir gerçekliğe dönüşmüştü.
Aslı, Elara'nın ellerini tutarak, "Ben sana söz veriyorum. Zafir'i bulacağım," dedi. Zafir'i bulmak, Elara'nın hayatı için son bir şans olacaktı.
Aslı, telefonu hızla cebinden çıkararak Zafir'in numarasını çevirdi. Kalbi çarparken, gözleri Elara'nın durumunu görmekten başka hiçbir şey düşünemiyordu. Telefon çaldı, ama içindeki endişe ve korku bu sefer daha da büyüdü. Birkaç saniye geçti, ancak Zafir'den bir cevap gelmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
"MÜPHEM"
RomanceGeçmiş, bir gölge gibi hayatımızı takip eder, bizi olduğumuz kişi haline getirir. Elara, hayallerini kaybetmemek için sessizliğe sığınmış bir kadın; Zafir ise geçmişin yaralarını saklayan bir adamdır. Birbirine tamamen zıt bu iki ruhun yolları bekle...