1. Sessizliğin Sığınağı

9.7K 613 215
                                        

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar dilerimmm.

"Sessizliğin Sığınağı"

Yazar anlatımıyla...

Bazı yerler vardır; sanki zaman bile orada ilerlemekten yorulmuştur. Ne ses yankılanır duvarlarında ne de bir çocuğun kahkahası değer kapı eşiklerine. Rüzgâr bile usulca geçer pencerelerinin önünden, içeridekilerin yalnızlığını rahatsız etmek istemezcesine. Betonun griye çalan rengi, yıllar içinde silinmiş çocukluk hayalleriyle örtülüdür. Her şey aynı renktedir burada: duvarlar, yataklar, korkular, cezalar... Ve elbette sessizlik.

Kurum tabelaları ne kadar steril görünürse görünsün, bazı binaların içinde yaşayan acılar temizlenemez. O koridorlarda yürüyen ayak sesleri, sadece birer hareketin değil, bir baskının, bir mecburiyetin yankısıdır. Adımların her biri geçmişten gelen bir suskunluğun izini taşır. Burada hiçbir çocuk yürümeyi kendi seçimiyle öğrenmez. Onlara önce nasıl boyun eğileceği öğretilir, sonra yürümek gelir. Sonra susmak... Sonra katlanmak.

Yetimhaneler, her zaman soğuk değildir aslında. Ama içindeki adaletsizlik, içindeki eşitsizlik, sevgisizlik ve göz ardı edilmişlik, en sıcak sobayı bile işe yaramaz kılar. Bazı odalar vardır ki, ceza değildir sadece. O odalar, çocukların ne kadar "sessiz kalabileceklerini" ölçen küçük sınavlardır. Işık sızmaz, ses geçmez, yardım gelmez. Herkes bilir ki o kapı kapandığında, dışarıda dünya dönmeye devam ederken içeride zaman durur. Ve beklemek başlar.

Çocukların "ceza" dedikleri şey, bir davranışın karşılığı değil, sistemin kurbanları üzerinde sağladığı hâkimiyetin bir göstergesidir. Çünkü burada kimin haklı olduğu değil, kimin güçlü olduğu önemlidir. Ve güç her zaman anlayıştan, sevgiden değil; itaatten, korkudan ve suskunluktan doğar. Bir çocuğun en sevdiği oyuncağını korumak istemesi, yanlış sayılabilir. Çünkü burada sahip olmak değil, vermek zorunludur. Gözyaşı dökmek bile gereksizdir; çünkü kimse görmez. Görse de durmaz. Dursa da karışmaz. Karışsa da değişmez.

Kapılar kapanır. Ayak sesleri uzaklaşır. Karanlık yeniden içeri çöker. Ve bir çocuk, tek başına, soğuk duvarlara yaslanarak hayatta kalmanın yollarını öğrenmeye başlar. Belki de daha öğrenecek çok şey vardır. Ama önce sessizliği dinlemeyi öğrenmelidir. Çünkü burada her şey sessizlikle başlar. Ve sessizlikle biter.

Ayaklarını sürüyordu. Yürümek istemiyordu. Zaten yürümek sayılmazdı bu; bir çekiştirme, bir sürüklenmeydi. İnce bileği, yetimhane görevlisi kadının parmakları arasında eziliyordu adeta. Kadın öfkeliydi, ama Gece'nin gözünde onun öfkesi sıradan bir şeydi artık. Bu kadının yüzü, sevgi barındırmazdı. Ne zaman biri hata yapsa - ki çocukların "hatası" yetişkinlerin sabırsızlığına göre tanımlanırdı bu yerde - o kadının suratında aynı ifade olurdu: yılgınlıkla bükülmüş dudaklar, çatık kaşlar, merhametten yoksun gözler.

Ama ne kadar ayaklarını sürümeye çalışsa da, yetimhane görevlisi kadın onu kolundan acımasızca çekiştiriyordu. Gitmek istemiyordu. Kalmak da bir çözüm değildi. Buurada her şey suç sayılabilirdi. Gülmek bile bazen. Ceylan, her zamanki gibi onun sahip olduğu şeyi istemişti. Sanki Gece'nin neyi varsa ona aitmiş gibi davranıyordu. Oyuncağı almak istemişti, Gece vermeyince itişmişlerdi.

Gece istemeden de olsa onu yere düşürmüştü. Ardından ne olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bir görevli gelip Gece'yi kolundan tutmuş, hiç sormadan, hiç dinlemeden cezaya götürmüştü. Çünkü burada suçlu her zaman en sessiz olan, en savunmasız olandı.

Gece'nin YıldızlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin