İyi okumalar.
Uzunumsu bölüm
yorumlarınızı eksik etmeyin<3...
Seninle yaşlanmak hayalimdi, sanırım fazla hayal kurmuşum.
[Aif'is'in Günceleri, Sayfa 34]
...
Parmaklarımın arasında döndürdüğüm kalemle, önümde sayfaları açık olan deftere bakıyordum.
Yemekhanenin gürültülü mırıltısı kafamı şişirircesine iki kulağımın içinden girip beynimi sarıp sarmalasa da sanırım biraz kalabalık ortama ihtiyaç duyduğumdan dolayı kendimi buraya atmıştım ve buraya geldiğimden bu yana neler oldu onları not ediyordum defterime. Her şeyi sırayla yazıyordum günlere ayırarak, tıpkı bir günce gibi.
Hep yazmak hayalimdi.
Burnuma gelen enfes kokular ile mest olurken başımı defterden kaldırdım ve kokunun geldiği yöne baktım.
Kapkekler.
Aklıma birden Aiden gelince boğazımı temizleme isteği doğmuştu aniden, çünkü birazdan onun yanına gidip seansımıza başlamam gerekiyordu ve ben onun yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyorum.
Bana kızgın mıydı?
Kızgın olmasını istemiyordum fakat bana kızgın olması için birçok sebep vardı şu anda ve ben onun fikirlerini değiştirecek kapasitede değildim. Değiştirmek isterdim. Ama çok geçti, onun için sadece buraya tıkılmasına sebep olan Marcus Goldsmith'in oğluydum ben. Belki de babam buradaki her tuhafı kendi elleriyle seçmişti ve buraya getirilmelerini sağlamıştı ancak bu işte yalnız değildi, yanında Leonard da vardı.
Belki de Leonard, babamın beynini yıkamıştı.
Her şey gün geçtikçe o kadar çok karmaşıklaşıyordu ki hangi birine yetişeceğimi şaşırmıştım.
Başımı iki yana sallayıp kalemi defterin ortasına bıraktığım gibi kapattım ve ayaklandım defterimi koltuk altıma sıkıştırarak. Rafa yerleştirilen sıralı tepsilerin tümünde kapkekler yer alıyordu ama hepsi ne yazık ki kremasızdı. Bu kadarına da şükretmek lazımdı. Onlardan bir tanesini rafın yanından geçerken kaşla göz arasında aldığımda, asansöre geçtim ve onuncu katı tuşladım.
Bunu Aiden'a verecektim.
Beni affetmezdi ama belki bir nebze de olsa onu yumuşatır diye umuyordum.
O koca adamın kapkeklere olan zaafını biliyordum, gözlerimin içine bakarak bile kapkek aşeriyordu nasıl olsa.
Merkeze vardığımda avucumun içinde soğuyan kapkeki gizlemeye tenezzül bile etmeden batıya doğru yönelip sorgu odasının yolunu tuttum. Hala buradakilerin dikkatini çekmeyi başarıyordum hiçbir şey yapmadan. Sanki benimle konuşmak istiyorlar da korkuyorlar gibi bir halleri vardı. Dışarıdan o kadar korkutucu duruyor muydum bilmiyorum ama Sofia'ya da dediğim gibi, belki de olması gereken budur.
Kapıdan içeriye girdiğimde koridorun tam ortasında dikilen Leonard ile durdum.
"Seninle bir şey konuşmalıyız." dediğinde, boştaki elimle koltuk altıma sıkıştırdığım defterimi aldım. "Önemli."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genesis
Fantasy[TAMAMLANDI] Tuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.