18

512 68 48
                                    

Felix ve Hyunjin henüz gelmemişlerdi ancak Seungmin burdaydı. Benden kaçtığı için Hyunjin'in odasına girmişti. Çalışan bir iki personele selam verip yukarı çıktım. Hyunjin'in odasına aniden daldım, arkamı dönüp kapattım kapıyı kilitledim. Seungmin irkilmiş bir şekilde bana bakıyordu, kaçamayacağını anladığında ise dudağını büzmüştü. Anahtarı yanıma alıp yanına adımladım, kolundan tutup çekiştirdim. Deri koltuğa kendimi attığımda Seungmin kalkmak için debeleniyordu çok nadir çıkan ses tonuyla.

Elimi beline yerleştirdim, yerini sağlamlaştırmak adına tutuşumu sertleştirip kendime çektim. "Rahat dur bırakmayacağım" diğer elimi de uyluklarına yerleştirdim. Şuan rahattık, en azından ben. Nereye koyacağını bilmediği ellerini kucağına yerleştirmiş odanım başka köşesine bakıyordu.

"Bana bak konuşalım"

Bakışları bana dönmese de elini kaldırıp işaret diliyle yanıtladı. "Ben konuşamıyorum." Buruk bir tebessümle yüzüne bakmaya devam ettim. Sen bak ben anlarım.

Karmaşık bir haldeydim ne yalan söyleyeyim. Adi bir insanın tekiydim, en yakın arkadaşımın sevgilisine aşıktım. Bu elimde değildi, nasıl gelişti nasıl oldu bir bilgim yok. Sadece kendimi hep onu düşünürken buldum, üzüldüğünde, mutlu olduğunda, her duygusunda yanındaydım. Bunlar sebebi olamazdı aşağılık hareketimin ama kontrol edememiştim.

Lakin tek bir gün aralarına girmedim, o kadar şerefsiz değildim en azından. Marifet gibi söylemiyorum tabii, sadece vicdanımı rahatlatıyorum. Ama bu bir süredir devam etmiyor, yani Felix'e bakarken normal hissediyorum, kardeşim falan dediğinde kırılmıyorum hatta iyi hissediyorum. Bu Seungmin ile yakınlaştığımız günden beri olmuştu. Biz zaten yakındık ama böyle değildi sanki, ne bileyim hep bir duvar varmış gibiydi. Öyle bir his var.

Seungmin ile Felix'in konuştuğu sırada görmüştüm, sürekli benim adımı anıyor olması hoşuma gitmişti. Aklımın bir köşesine ekilen bir tohumdu şimdi ise koca bir çiçek bahçesi idi. Sürekli onunla uğraşmak istiyordum, kızdırmak. Ses de çıkaramıyordu ki minik o yüzden tatlı oluyordu. Şuan düşündükçe dişlerim kamaşıyordu ısırmak istiyordum. Seungmin beni bataklıktan kurtaran, cehennemin en dibine gönderilirken beni çekip alandı. Koca bir karanlıktan çıkarandı sanırım. Ve onu kaybetmek istemiyordum.

Yaptığım iğrençliklerin bir çaresi olur mu bilmiyorum deneyeceğim.

"Seungmin, evet başkası var dedim ama artık yok. Yani geçti gitti. Ben sadece yanlış şeyler düşündüm ama bitti, sen sayende. Bunu sana söyleyemem, ama artık sevdiğim birinin olmamasını bil."

Konuşmaya devam edeceğim sırada bana döndü. "Sevdiğin biri var diye senden uzak olduğumu nerden çıkardın?" Salak mı sanıyordu beni bilmiyorum ama güldüm. "Yavrum ordan bakınca 15 yaşında biri gibi mi duruyorum?" Dediğimde başını iki yana salladı. "Felix mi?" Dediğiyle kalbim aniden depar atıyor gibi atmaya başladı, bedenim kas katı kesilirken tepki dahi verememiştim. Seungmin ise derin bir nefes verip devam etti.

"Aslında tahmin. Bakışların falan yani şimdi değil eskiden."

"İğrenç biriyim değil mi?" Omuzlarımı düşürüp geriye yasladım kendimi. "Nefret ediyorum kendimden, ama artık yok yemin ederim yok." Sustum. Kalbimi büyük bir korku saldı, Seungmin benim değil onun arkadaşıydı en çok. Ya söylerse? Ya Hyunjin öğrenirse ve ben ailemi kaybedersem?

Küçük eli yüzüme değdiğinde ona çektim bakışlarımı. "Duygularımızı kontrol edemeyiz, yaptığın çok ama çok yanlış. Çok kızdım sana. Ama kimseye söylemem merak etme, Hyunjin seni çok seviyor eğer öğrenirse yıkılır. Her ne kadar göz ardı da etsek biz aileyiz. Kimse kimseyi kaybetmek istemez."

Xoxo Red Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin