3

1.8K 116 38
                                    

Barış'tan

Gerinlikle tırnaklarımı koparırken derin derin nefesler alıyordum. Hiçbir zaman korkak bir adam olmamıştım, gerek sahada; gerekse sosyal hayatımda ancak daha önce hiçbir mafyaya da bulaşmamıştım. Berkan ve Kerem işi dalgaya vurup sürekli bununla ilgili şaka yapsalar da ciddiyetinin farkında değillerdi zira koskoca kulübün avukatı ve birkaç güvenlik ile sırf sözde hamile bıraktığım kadın ile görüşebilmek için kafe kapattırmazdık.

Bu fikir, Dursun başkandan çıkmıştı; resmen herkes seferber olmuştu yediğim boku temizlemek için. Şimdiden bile çok borçlu hissediyordum. Parmaklarımla masaya ritim tutarken siyah bir limuzinden bir kadının indiğini gördüm.

Şeyma bu olmalıydı, yüzünü bile hatırlamıyordum. B12 eksikliği ya da aşırı sarhoşluk. Gerçi kapıma gelen kızın ismini de unuttuğumu varsayarsak vitamin eksikliği de önemli bir faktördü.

Şeyma kafeye girdiğinde ayağı kalkıp elimi uzattım fakat elim havada asılı kaldı. Kadın, beni es geçip tam karşıma oturdu ve güneş gözlüklerini çıkardı. Gözleri cam gibi, masmaviydi. Bu gözleri nasıl unutmuştum, unutulabilecek bir cinsten değildi çünkü.

Birkaç saniye sonra ben de oturdum yerime. "Bakın..." diye girdim lafa hiç beklemeden. "Birbirimizi kandırmakla bir yere varamayız Şeyma hanım. Siz doğruyu söyleyin, bu iş burada bitsin."

Kadının çenesi titrediğinde afallamış hissettim. Karşıma ağlayıp mağduru mu oynayacaktı? Kafasını eğip gözyaşlarının akmasına izin verdiğinde istemsizce devirdim gözlerimi. "Tek cümleniz ile kariyerimi nasıl zedelediğinizin farkında değilsiniz." Gözüm arkada oturan Mine'ye kaydığında 'ne oluyor?' dercesine kafasını salladı. Odağımı ondan çekip Şeyma'ya verdim.

"Özür dilerim..." diye mırıldandı ve ağlaması şiddetlendi. "Çok özür dilerim Barış, ben böyle olsun istemezdim."

"Neyden bahsediyorsun, iddiayı ortaya atan sensin zaten!" Sesim istemsizce yükseldiğimde Mine'nin sert bakışları arasında kendimi frenledim. "Sana insan gibi diyorum ki, çık. Yalan olduğunu söyle, kapansın." Şeyma'nın ağlaması devam ederken korkuyla duraksadım. "Yalan, değil mi? Söyle hadi."

Masanın kenarından peçete alıp mavi gözlerinden akan yaşları sildi. Kadının her hareketi bana bin yıl gibi geliyordu. "Yalan..."

Şeyma'nın fısıldayarak söylediği kelime ile üzerimden bin ton yük kalkmış gibi hissettim. Ellerimle yüzümü kapatıp soluklandım. "Tamam, hemen ara gazetecileri; kime dediysen yalan de. Hadi, hemen." Ayağı kalkıp masanın üzerindeki telefonu Şeyma'ya uzattığımda almadı.

"Yapamam Barış! O şerefsiz peşimde, beni bırakır; belki soğur diye yaptım. Bırakmıyor, her adımımı takipte. Buraya bile zar zor geldim, nasıl yapacağım?" Şeyma'nın dedikleri ile bakışlarım yumuşarken kendime bir kez daha lanet okudum içimden. Yutkunarak elimi ürkekçe omzuna değdirerek yanına çömeldim.

"Bak..." diye mırıldandım, yaşlı gözlerini bana çevirdi. "Tanıdığım çok iyi bir avukat var, gel; onunla görüş. Eminim seni koruyup kollayacaktır." Kafasını sağa sola sallayıp ayağı kalktı ve burnunu çekti. "B-ben halledeceğim, tekrardan çok özür dilerim ama beni bir daha aramayın; iyi günler."

Berkan şampanyayı patlattığında evin her yerine sıçramasıyla sinirle mutfaktan salona girdim. "Yapacağın işi sikeyim senin mal herif her yer leş gibi oldu!"

Gamsızca şampanyayı kadehlere doldururken kahkaha attı. "Ben sana ne dedim, bu mevzudan sıyrıl şampanya patlatacağım dedim kanka. Ben sözümün eri adamımı."

𝙜𝙚𝙣 𝙯 𝙡𝙪𝙫 | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin