Bölüm 2 : Sessiz Fırtınalar

26 11 2
                                    

🎶Tanju Okan - Öyle Sarhoş Olsam Ki🎶

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎶Tanju Okan - Öyle Sarhoş Olsam Ki🎶

Hayat, bazen sessiz bir fırtına gibidir. Her şey yerli yerinde gibi görünür ama derinlerde görünmeyen bir kargaşa vardır. Bu kargaşa sizi bazen kendi içinize çeker, bazen de tüm dünyaya meydan okumanıza neden olur. Ancak kimse bu sessiz fırtınaların içindeki gerçek hikayeyi bilmez. Çünkü herkes yüzeyde gördüklerine inanır.

İnsan, kendini keşfetmeye çalıştıkça kaybolur. Yitirdiği parçalarını ararken başka başka parçalar bulur ve bir noktadan sonra hangisinin gerçek, hangisinin yabancı olduğunu anlayamaz. Hayatın bize oynadığı oyun belki de budur. Kendimizi yeniden inşa etmek için önce dağılmamız gerekir. Bu dağılma bazen bir hatırayla, bazen bir yüzleşmeyle gelir.

İnsanlar, birbirlerine dokunarak yaralar açar ama o yaralar aynı zamanda iyileşmenin de bir yolunu barındırır. Bir çiçeğin dikenini hissetmeden güzelliğini anlamak mümkün müdür? Ya da bir fırtınanın içinden geçmeden sükuneti özlemek? Hayat, tam da bu zıtlıkların arasındaki ince çizgide anlam bulur.

Bazı insanlar hayatınıza bir rüzgar gibi girer. Sizi savurur, değiştirir ve bazen de olduğunuz yerden alıp hiç bilmediğiniz diyarlara götürür. Lakin o rüzgar dindiğinde geriye yalnızca bir şey kalır: Gerçekten kim olduğunuz.

Tıpkı Kasım rüzgarları gibi... Sert esip her şeyi yerinden oynatır, ardından gelen sessizlikte size sadece kendinizi bırakır.

Ve bu, her hikayenin en derin sırrıdır.

Evin içi, dışarıdaki kasım rüzgarından bile daha soğuktu. Saatlerdir yanan sokak lambalarının ışığı penceremden içeriye süzülüyordu. Perdeleri kapatmadım. Kapatmak, gökyüzüne sırt çevirmek gibi geliyordu bana. Gökyüzü ne kadar karanlık olursa olsun bir umut vardı orada, orası yıldızların saklandığı bir yerdi. Ama benim gökyüzümdeki yıldızlar çoktan düşmüştü.

Hangi anıya tutunsam, diğerleri daha güçlü bir dalga gibi üzerime çöküyordu. Zihnim, geçmişe dönmek için can atıyordu ama kalbim direniyordu. O günleri hatırlamak yeniden kanamak demekti.

Ayağa kalktım. Çiçekleri bir vazoya koymak için mutfağın dolabına uzandım. Tozlu bir vazoyu elime aldım. Uzun zamandır kullanılmamıştı, tıpkı benim gibi o da unutulmuştu. Vazonun içine su doldururken bir ses duydum. Sanki derin bir yankı, bir nefes... Ama yalnızdım, değil mi?

Başımı çevirdiğimde gözlerim salonun köşesindeki eski gramofona takıldı. Miran'ın bana hediye ettiği o eski plakları bir süredir çalmamıştım. Hâlâ çalışıp çalışmadığını bile bilmiyordum. Ama bugün nedense o tozlu plaklardan birini dinlemek istedim.

Vazoyu kasımpatıyla doldurdum ve gramofonun başına geçtim. Elimi plakların arasında gezdirirken bir tanesini seçtim. Üzerinde "Kasım Şarkıları" yazıyordu. Onu bana Miran getirmişti. "Kasım ayında dinlemek için." demişti.

Plağı yerleştirip iğneyi dikkatlice indirdim. Çıkan ilk tını, ruhumu olduğu yerde mıhladı. Derin, hüzünlü bir melodi evin içinde yankılanırken gözlerimi kapattım.

"Öyle sarhoş olsam ki
Bir an seni unutsam
Unutsam bugünleri
Yarınları unutsam

Öyle sarhoş olsam ki
Bir daha ayılmasam
Herşey bir rüya olsa
Unutarak uyansam"

Miran'ın o günkü bakışı, sesi, kokusu zihnimde canlandı.

"Müzik, Mahperi... Kelimelerin yetmediği yerden başlar," demişti Miran, gözlerini plakların üzerinde gezdirirken. "Her bir nota, ruhun söylemek isteyip sustuğu bir cümledir. Tıpkı bizim gibi... Söyleyemediklerimiz, sakladıklarımız, korkularımız. Ama bir şarkı çaldığında hepsi bir anlığına serbest kalır. Belki de bu yüzden sana hep müzik getirmek istiyorum. Belki de sadece şarkılar seni gerçekten anlayabilir."

Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Birkaç anının bu kadar acı verebileceğini hiç düşünmezdim.

"Seni gördüğüm günü
Sevdiğimi unutsam
Bir başka dünya bulsam
İçinde sen olmasan"

O melodi, o hatıra... Hepsi birleşmiş, ruhumun duvarlarını yıkmaya çalışıyordu.

Sanırım kendime verdiğim sözü tutamayacaktım. Geçmişten kaçmanın bir anlamı yoktu. Çünkü bazı hikayeler, ne kadar derinlere gömerseniz gömün tekrar yüzeye çıkardı.

Tüm salonda yankılanan bildirim sesi ise bunun en büyük kanıtı olmuştu. Komodine uzanıp tuşlu telefonumu elime aldım. Kapağını yukarı kaldırdığım an ekranda gördüğüm isim yutkunmama sebep olmuştu.

"Mahperi, acilen görüşmemiz lazım. Miran hakkında."

Nurbanu... Yıllardır kendisinden haber almadığım eski bir dostumdu. Miran hakkında mı? Nurbanu neden şimdi, neden bunca zaman sonra? Ellerim titremeye başlamıştı. Mesajın gerçekliğinden emin olmak için SMS'e tıkladım, tekrar okudum. İçimdeki karmaşa daha da büyüdü. Miran hakkında konuşmak, o defterin kapatılmış sayfalarını yeniden açmak anlamına geliyordu. Ama belki de kapatmaya çalıştığım şey, zaten hiç kapanmamıştı.

Titreyen parmaklarımı telefonun tuşlarında gezdirirken tek bir cevap yazdım.

"Ne zaman buluşuyoruz?"

Göndermeden önce bir an durakladım. Ama artık geri dönemezdim. Mesajı gönderdim.

***

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 25, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İlk Kasım, İlk KasımpatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin