"Barış ben çok mu kilo aldım?" Selin'in en alıngan olduğu dönemlerdi. Zaten doğurmasına ya iki ya da bir haftası kalmıştı. Aslında çok fazla kilosuna takmıyordu, sonuçta içinde bir canlı taşıyordu tabi yiyip içecekti. Ama eski fotoğraflarına bakınca içi bir cız etmişti.
Bir de sanki hamilelik hormonları hiç yokmuş gibi Barış da şaka ayağına kızla uğraşıyordu. Geçen kız elini karnına koymuş evin içinde gezerken Barış kıza "Heyt be Seyit Onbaşı!" diyip poposuna bir tane indirmişti. Selin'in siniri bozulmuştu bozulmasına ama çaktırmamıştı.
Selin ilk oğulları olucağını öğrendiğinde çok mutlu olmuştu. Bir de "erkek çocuk anneye güzellik katar." sözlerine kanmış olacak ki iyice bir havaya girmişti. Zaten Barış'a bir oğlu olacağını söylediğinde Barış'ın bir havada ters takla atmadığı kalmıştı. Bütün sülalesine arayıp haber vermiş arada bir de Selin'e sarılıp ağlamıştı.
Selin zaten ilk tanıştıkları günden beri acaba Barış'ın bir oğlu olsa nasıl olurdu diye düşünüyordu. Acaba Barış'a benzer miydi? Evin içinde iki tane hayvanat hiç de iç açıcı durmuyordu.
Çocuk Barış'a benzeyecek gibi duruyordu ki Selin epey bir kilo almıştı bu 7 ayda. Bir de sürekli tekme atıyordu küçücük bebek. Barış'ın da hoşuna gidiyordu bu haller ama her tekme anında Selin'in midesi ağzına geliyordu.
"Yok aşkım ne kilo alması inceciksin."
"Dalga geçme benimle Barış. Ben de biliyorum herhalde kilo aldığımı. Ama çok mu?"
"Yani hamile bir kadınsın sonuçta, üstelik senin benim çocuğumu taşıdığını da düşünürsek.."
"Ha kiloluyum yani?"
"Hayır da.."
"Tamam Barış. Ben yastığını falan getiririm sen hangi koltuk daha rahatsa ona yat."
"Lan ben niye yataktan mahrum oldum!" Selin gözünün ucuyla Barış'a bakıp kafasını başka bir tarafa çevirdi ve ellerini de sanki küsmüş gibi bağladı. Son olarak da dudaklarını büzüp tamamen küçük bir kız çocuğuna dönüştü. Barış bu hallerini seviyor olacak ki kız fark etmeden arkasından sarılıp boynuna burnunu yasladı.
"Şaka yapıyorum ben canımın içi." Dudaklarıyla ufak bir öpücük kondurdu kızın boynuna. "Hem ben hiç.." Bir öpücük daha bıraktı. "..böyle şeyler söyler miyim güzel karıma."
"Yatakta yatmak için yalan söylüyorsun şuan."
"Ya ne alaka!" Barış'ın dudakları ayrı bir düşünceyle gülümsedi, Selin de fark etmiş olucak ki adam doğru döndü.
"Noldu?"
"Hem sen bi böyle şekillenmişsin biraz daha sanki."
"Ne?"
"Kilo almak yaramış." Adamın elleri kızın belinden göğüslerine çıktı. "Göğüslerin mi büyüdü senin bana mı öyle geliyor?"
"İlla ki biraz büyür yani herhalde." Selin'in de hoşuna gitmişti ama çaktırmıyordu.
"Yok yok büyümüş." Barış kızın belinden tutup kendine yasladı ve Selin'in sırtı Barış'ın göğsüne çarptı. Barış kızın kulağına doğru fısıldadı. "Şöyle bi üç dört tane de kardeş yakışmaz mı benim oğluma be."
"Yuh!" Selin'in gözleri açıldı. "Daha bi dur oğlumuz sağlıkla doğsun düşünürüz diğerlerini."
"Ha olacak yani?" Biraz cilve yapmaktan zara gelmez diye düşündü Selin.
"Bilemiyorum. Niye olmasın?"
"Selin bak önünü ardını düşünmeden böyle cümleler kurup beni heyecanlandırıyorsun sonra ben sana hatırlatırım bunları."
"Hatırlat o zaman da unutmayalım." Barış iyice aklını kaybedecekti.
"Kaşınıyorsun iyice.." Barış, Selin'i sırtından kavradı ve kendine çekip boynundan sırtına doğru küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı. Selin ise buna izin verip sadece kıkırdıyordu.
Tam o sırada kapının aniden çalınmasıyla Selin hızlıca Barış'ı ittirdi ve kapıya doğru gitti. Açtığında karşısında Kerem'i gördü.
"Gelecek bi bu zamanı mı buldun it!" Kerem, Barış'ın dediğiyle kaşlarını havaya kaldırdı. Selin ise gözleriyle susması için yalvarıyordu resmen.
"Abi ne bilim ne zamanı ki şu an?"
"Evlenmiş bir çiftin evine öyle çat kapı gelinir mi?" Selin az daha kendini yerin dibine sokacaktı az kalmıştı ve Kerem hala anlamıyordu.
"Ha siz yemeği falan problem ettiniz. Kardeşim olur mu hiç öyle şey? Ben yemek için mi gelmiyorum buraya? Bi yüzünüzü göreyim yeterli."
"He yemek he." Barış konuyu daha fazla uzatmadı. Ardından Kerem'in sabahtan beri yüzünün düşük olduğunu fark edince konuştu. "Senin bi yüzün asık, noldu?"
"Dimi ben de fark ettim." dedi Selin ve Kerem'in montunu askılığa asıp içeriye ikramlık getirmeye gitti.
"Selin hiç gerek yok gelsene ya sohbet etmeye geldim zaten." Selin içerden beş dakikaya geliyorum diye seslendi.
"Noldu sen anlat bi."
"Kız meselesi işte."
"Zehra mı?" Kerem başını salladı.
Kerem ve Selin'in arkadaşı Zehra o günden sonra ilk Kerem'in adım atmasıyla bir süre konuşmuşlardı. Aslında ikisi de birbirini çok seviyor ve çok da eğleniyorlardı. Fakat Kerem'in bir anda işi ciddiye bindirip ilk aydan ailesiyle tanıştırmak istemesi Zehra'ya ters gelmiş ve tartışmışlardı. Devamında ise birbirlerini kırıp ilişkiyi bitirmişlerdi.
Selin içeriden elleri dolu döndü.
"Sağol yenge sen de zahmet ettin."
"Ayıpsın lafı bile olmaz. Ayrıca ben içerideyken duymadım tam sen ne diyordun Barış'a?
"Zehra ile kavga ettik. Bitirdik. Belki sana da söylemiştir bilmiyorum."
"Kerem aramızda kalsın ama sen ne kadar üzgünsen Zehra da bir o kadar üzgün şuanda yani bundan emin olabilirsin." Kerem'in gözleri açıldı.
"Sana dedi mi ben çok üzüldüm diye?"
"Yani birazcık."
Kerem ellerini yüzüne çarptı. "Of abi ben napıcam ya?"
"Boşver kardeşim halledilmeyecek şey mi yarın çiçekle git de özür dilerim." Barış bir ayağı bacağının altında uzana uzana konuşuyordu.
"Öyle yapınca oldu bitti mi oluyo Barışcım?" Barış Selin'in imalı sesini duyunca oturuşunu düzeltti.
"Yani tabi ben işin şakasındayım ama sen yine de bir düşün."
Bir düre oturdular sohbet edip eğlendiler fakat aniden Selin'in mutfaktan attığı çığlıkla Barış ayaklandı.
"Barış!"
"Noldu! Bir yerine bir şey mi oldu?" Önden Barış olmak üzere ikisi de bir adımda mutfağa gitti.
Barış, Selin'in bacaklarından akan şeyi görünce alnından terlemeye başladı.
"Barış suyum geldi."
*
Oylayıp yorum bırakırsanız sevinirim bitmesine bir bölüm kaldı sayılır🤍🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thinking of you. / barış alper yılmaz
Teen FictionOh, baby, take a look around. I'm the only one that hasn't walked out. I'm right here, here.
