İDİL'DEN"Ben neler yaşadım senin haberin var mı?" Kendime geldiğimde ona öfkeyle bağırdım.
Hala o tenha ara sokaktaydık."İdil..Bağırma..Dinle önce.." dediğinde burnumdan soluyarak bakıyordum.
Bu nasıl bir cümleydi bu?Hızlı adımlarla üzerine yürüdüm. Onu göğsünden iterken ağlayarak bağırıyordum.
"Gerizekalı..Neyinini dinleyeceğim? Ben ne kadar vicdan azabı çektim..Gecelerce uyuyamadım..Delirdim ben Duygu? Sen nasıl bir haber vermezsin bana?"Öylece duruyordu. Benim öfkemi atmamı bekliyordu.
"İdil..Ben de bilmiyordum....""Nasıl olur bu? Nasıl çıkarsın karşıma?." saçlarımı geriye atarken derin nefesler alıyordum. İçimdeki bu öfke azalacak gibi değildi..
"Bağırma..Gel daha sakin bir yerde konuşalım.." dediğinde bu sakinliğine bu tavrına istemsizce güldüm.
Sanki dört yıl öldü sanmamışım da bir yere kadar gidip gelmişti.
"Sen şaka mısın ya? Konuşacak ne var?" ona son bir kez baktım. Arkamı dönüp yürümeye başlamıştım ki hemen bağırdı."Baban yüzünden İdil..Baban yüzünden..Yoksa ben seni hiç bırakabilir miyim?" durdum gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
"Kazadan sonra uyandığımda ilk gördüğüm kişi babandı..Üzgündü, ağlamıştı hatta..Bana senin öldüğünü söyledi..Bir mezar bile gösterdi.." önümü ona döndüm. Bu anlattıklarını onun gözlerine bakarak dinlemek istiyordum..
Yalana asla tahammülüm yoktu.
"Önce inanmadım..Ama inandırdılar..Sonra beni Amerika'a gönderdiler..İş ev her şeyi ayarladı ve dönmememi söyledi.." birkaç adımla ona yaklaştım.Aramızda bir iki adımlık mesafe vardı. Onun koyu kahve gözlerine bakıyordum. Yaş almak ona garip bir biçimde yakışmıştı. Dudaklarının kenarındaki çizgiler yorgun bakan gözleri ve saçının bazı yerlerindeki beyazlıklar ile farklı bir şekilde güzeldi.
"Dönmedim ben de..Çünkü sen ölmüştün ve benim orda başka kimsem yoktu..Dört yıl burda kaldım ve sadece nefes aldım İdil..Yaşamadım..." ağlamaya başladığında ben de ağlamamak için çenemi sıkıyordum.
"Ben de vicdan azabı çektim..O kavgayı etmeseydik..O arabaya binmeseydim..Yanımdaki koltuğa oturmasaydın..Benim kullandığım o lanet araba duvara çarpmasaydı..Ölmeyecekti dedim her gün.." başını yana çevirip gözyaşlarını sildi.
Derin bir nefes aldı. Titrediğini buradan görebiliyordum.
"Her gün öldüm ama her gün yeniden uyandım..Sonra bir gün.." bana baktı. Birkaç adım yaklaştı. Artık yüz yüze ve göz gözeydik."Ayça aradı..Babanın öldüğünü söyledi..Her şeyi anlattı bana.." kaşlarım çatılmış onu dikkatle dinliyordum.
"Baban ve ablan ayrılmamız için böyle bir şeyler planlamışlar işte..İkimize de öldü demişler..Biz de inanmışız saf gibi.. Ayça aradığında on saniyede valizimi hazırladım ve yola çıktım..Sana gelecektim.." bakışları yüzümün her yanında geziyordu. İkimizin de gözyaşları usul usul akarken sadece birbirimize bakıyorduk.
Onu dinlemek için bir parça sakinleşmiştim.
"Geldim de..Sonra ikinizi gördüm.." başını eğdi ve derin bir nefes aldı. Sesinin titrediğini anlayabiliyordum."O kız ve sen..Birlikteydiniz..Birlikte şehir dışına çıktınız..Sanırım onun ailesiyle tanıştın. Hastanede gördüm sizi..Ona öyle şefkat dolu sarılıyordun ki..Karşına çıkamadım İdil.." başını kaldırdı ve bana baktı.
Hazan'ın kardeşi Egehan vurulduğunda onu hastanedenin bahçesinde sardığım anı görmüş olmalıydı.
Sessizce durduk ve birbirimize baktık.
Ara sokağın ortasında öylece duruyorduk.
Göz göze kaldık. Yaşlı gözlerimiz ile uzun zamandır birbirimize bakamamanın acısını çıkarıyor gibiydik.