on altı

10.3K 540 150
                                    

Sessiz geçen yolculuğun ardından şık bir mekanın önünde durduk. Birlikte arabadan inerken Kartal çoktan anahtarı valeye teslim etmiş yanıma gelmişti. Yüzünde var olan tebessümle kolunu uzattı.

Sevgi pıtırcığı olup çıktı bu adamda. Canım ya.

"Hoşgeldiniz efendim," diyerek bizi karşılan çalışan bize masamıza kadar eşlik etti. Tüm masalar neredeyse doluydu. Oldukça göz alıcı görünüyordu. Öğretmen maaşımla buranın kapısından zor geçerdim diye belirtmeyi de unutmayayım. Gerçi kendimi hiç rahat hissetmiyordum. Buraya ait değilim desem yalan söylememiş olurdum.

"Asya iyi misin?" diyen Kartal'la daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Mutlu olmadığım çok mu belliydi acaba? Ne olurdu rahat olabileceğimiz sade bir yer tercih etseydik?

Bozuntuya vermeden gülümsedim. Onun davetini kabul edip adamı huzursuz edemezdim. "İyiyim, sen nasılsın?" diyerek normal bir hal hatır sorma muhabbetine çevirmeye çalıştım.

"İyiyim. Biraz huzursuz görünüyorsun. Eğer rahat edemediy-"

Atlayıp sözünü kestim. "Hayır, hayır. Ben iyiyim. Sadece alışık olmadığım için biraz gerildim sanırım."

"Biz genelde ailecek geliyoruz buraya. Ne tarz yerleri seversin bilemedim, o yüzden bildiğimden gitmeye karar verdim."

Yani biraz klişe olacak ama biz cidden çok farklıyız ya. Ben sahil kenarında nohutlu pilav yiyen, arkadaşıyla hamburger siparişi vermekten anlayan biriyim. Ultra zenginlerin mekanlarına gitsem çıkışta bulaşık yıkamak zorunda kalırım. Öğretmen maaşıyla geçinmek kolay mı canım?

"Okul nasıl gidiyor?" diyerek soru yöneltti bana ancak cevap veremeden garson yanımıza gelip siparişleri aldı. Yemek seçen biri olmadığım için tercihi Kartal'a bıraktım.

Yalnız kaldığımızda ellerimi masada birleştirip cevap verdim. "Birkaç yerde çalışmanın ve hiç izin kullanmamanın yoğunluğunu yaşıyorum. Yorucu geçiyor bu yüzden. Ama her şey yolunda. Ara tatile çok bir şey kalmadı. Sınav haftasından sonra en azından bir hafta sakin geçireceğim."

Garson yanımıza gelip yemek servisini tamamlarken "Başka bir isteğiniz var mı efendim?" diye sordu.

"Teşekkürler," diyen Kartal'la yanımızdan uzaklaştı.

"Dershanede çalışmak zorunda değilsin, kendine bu kadar yüklenmesen?"

Gönül isterdi gökten para yağsın ben toplayayım ama herkes anasının karnından holding sahibi doğmuyor be Kartal'cım.

"Çalışmak zorundayım. Sen beni düşünme, hallederim ben. Senin nasıl gidiyor?"

Yemekten yavaş yavaş yemeye zorladım kendimi. Normalde midem kazınıyordu ancak bir anda kesilmişti iştahım. Bu ortam çok boğucuydu ve sanki her an yanlış bir şey yapacakmışım gibi hissediyordum. Arada bazı gözleri üzerimizde hissediyor, bundan daha çok rahatsız oluyordum.

"Yeni proje üzerinde çalışıyoruz. Zamanımız daraldığı için birkaç haftadır yoğun geçiyor."

Bir süre daha havadan sudan sohbet edip yemeğimizi yedik. Daha çok kenarından tırtıklamıştım ama olsun. Çatalı kenara bırakıp suyumdan büyükçe bir yudum aldım. İçim yanmış gibi derin bir ferahlık vücuduma yayıldı.

Yani karşımda yakışıklı bir beyefendi otururken hararet yaptı herhalde.

Geriye yaslanıp dikkatle yüz hatlarını inceledim. Özenle çizilmiş gibiydi. Alıcı gözle baktığımda yakışıklıydı. Daha önce nasıl fark edemediğim konusunda benimde bir fikrim yoktu sanırım.

Derin bir nefes çekerken artık nasıl iç çektiysem bakışları beni bulmuş gülümsemişti kocaman. "Hoşuna giden bir şeyler görmüş gibisin?" diyerek bana sataşırken kıvırmak yerine "Galiba," dedim.

Lan adamın yüzüne melül melül bakarken yakalanmışım, inkar etsem ne fayda?

Cevabım karşısında yüzündeki hoşnut ifade kendini korurken uzatmayıp "Seninle konuşmak istediğim şeyler var. Rahat edemediğini gördüğüm için tercihi sana bırakıyorum. Tatlımızı burada mı yiyelim yoks-"

Hemen atlayıp "İkincisi," diyerek sonradan yaptığım şeyin utancıyla başımı eğdim. "Yani başka yerde yesek?" derken sesim sona doğru kısılmıştı.

Yadırgamadı, kızmadı, kırılmadı. Sadece kısıkça güldü. "Güzelim kendine eziyet etmek yerine bana en baştan söylesene."

Eridim. Allah'ım eridim. O nasıl güzelim demektir.

Yanaklarım kızarırken ellerimle yüzümü yelledim. Sıcak bastı sanki.

"Her şey güzeldi. Ben beğendim. Sadece insanlar çok dikkatli bakıyor. Yani yanlış anlama. Ben mutluyum. Akl-"

"Çok güzelsin."

Ha?

Bana mı dedi o?

Gözleri bendeyken salak gibi arkama baktım. Elimle kendimi gösterirken "Ben mi?" diye bu salaklığı sürdürdüm.

Of.

"Panik yapınca, heyecan yapınca, kızınca ve gülünce.. her halinde çok güzelsin. Buradaki çoğu kişi beni tanıyot ve insanlar yanımda ilk kez birini görüyor. Böyle güzel birine dönüp bakmasınlarda ne yapsınlar ki?"

"Kartal," derken sesim erimiş çikolata kıvamındaydı. Nereden mi biliyorum? Çünkü tam olarak o kıvamdayım.

"Asya, ilk gördüğümde değil ama o postayı koyup çekip gittiğin gün sana çekildim. Aklımdasın, her anımdasın. Ve artık eminim. Çünkü oraya daha çok yerleşiyorsun," derken ağzı açık beni umursamadan masanın üzerinden ellerimi tuttu. "Kalbimdesin. Ben sana aşık oldum. Hiç beklemediğim bir anda, beklemediğim şekilde."

Sonra Asya'ya kal gelir ve pat diye düşüverir.

(Dermişim kdkdkdkds)

Kitlenmiştim. Kendi beklenmediklerine karşılık beni de beklemediğim bir anda yakalamıştı. "Kartal," diyerek sadece adını fısıldadım.

"Biliyorum şaşkınsın ama dayanamadım." Sonra durdu kendinden emin devam etti. "Sevgilim olur musun?"

❄️

Veresim yok. Karasu'lara güven olmaz, üzerler falan diyoormuşum..

Kamu spotu: Üzmeyin beni üzerim sizi.

Seviliyorsunuz🎈

KAR TANESİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin