Güneş ışıkları kapalı perdeyi döverek içeri girmeye çalışırken oda pek de aydınlık değildi. Siyah perdeler içeriyi korurken tavandan gelen kırmızı ışıklar yeteri kadar aydınlatıyordu etrafı. Hyunjin elleri Felix'in saçları arasında dolaşıyordu usul usul, göğsüne değen sırtına iyice yanaştı başını hafifçe kaldırıp morarttığı omzuna birkaç öpücük kondurdu.
Felix'in gözleri odanın herhangi bir noktasına takılı kalmıştı. Saat 5 sularıydı, gün ışığı olsa da yağmurun habercisi gök gürültüsü bağırarak selamlıyordu yeryüzünü. Saçlarında dolanan parmaklar durduğunda kıpırdandı Felix, Hyunjin sırıtırken arkasını döndü hemen. "Devam etsene" sesi çatallıyfı. Tüm gece inlediğinden kırılmıştı sesi.
Evin her bir köşesinde defalarca birbirlerine ait olduklarını hatırlattılar kendilerine. Tenlerinin kavuşma sesleri dışında bir ses yoktu evde; mutfak, salon, banyo... Her yer tıpkı aylar öncesi gibi yine şahitlik etmişti onlara.
"Uyusana yavrum"
Omuz silkti Felix. Uykusu yoktu, uyursa büyü bozulur gibi hissediyordu. "İstemiyorum." Arkasını döndü ayaklarını Hyunjin'in ayaklarının arasına sokup göğsüne sığındı kedi gibi. Hyunjin'in kolları hemen sardı pek de küçük sayılmayan bedeni. Yeniden omzundan öptü.
"Dinlen güzelim, beni dinle"
Hyunjin'in sesiyle üzünü kaldırdığında dip dibe kalmışlardı yine. Uzanıp dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. "Böyle kalmak istiyorum Hyunjin." Sitemli bir özlem duyuyordu ona karşı. Gülümseyerek karşılık verdi Hyunjin. Yeniden saçları arasında parmaklarını gezdirdi. Felix bu hareket ile mest olurken zorla tuttuğu göz kapakları kapanmaya başlıyordu bile.
~
Gözlerimi aralığımda rahatsız edici bir ağrı vardı üstümde, yüzümü anında buruşturdum. Dudaklarımdan hoşnutsuz mırıltılar dökülürken doğruldum yataktan, yankk boştu. Hyunjin nereye gitmiş olmalıydı, neden kalkmıştı ki? Düşünerek örtüyü üstümden attım terlikleri es geçerek kalktım yataktan ve çıktım odadan.
Mutfaktan bir iki takırtı geldiğinde tebessüm ettim. Gitmemişti. Kapının pervazına tutunup başımı eğip içeri baktım. Hyunjin yarı çıplak bir şekilde tezgahın önündeydi. Kahvaltı hazırlıyor olmalıydı. Sessiz adımlarla içeri girdim, daha beni fark etmemişken arkadan sarıldım.
Aniden sarılmam ile bedeni gerilmişti, yüzümü soğuk sırtında biraz sürttüm. Karnında birleştirdiğim ellerimi çözüp yukarı kaldırdı, ne yapacağını beklerken sıcak dudaklarını tenimde hissettim. Dudaklarımda bir gülüş daha peyda olurken kollarımı çekip önüne geçtim.
"Neden kalktın yanımdan?"
Huysuzca kurduğum cümle ile gülümseyip elini çenemin altına yerleştirdi. Başım onun emri ile yukarı kalkarken dudaklarımı öptü. "Kahvaltı hazırlamak için yavrum" ben istemedim ama, yanımda uyanmasını istiyordum. "Yapma bir daha. Yanımda uyan" söylediğim ona keyif verirken kolunu belimden geçirdi. Üstüme doğum eğildiğinde bir olmuştu bedenlerimiz.
"Nasıl isterseniz efendim. Ama şimdi yüzünü yıka gel kahvaltı yapalım. İşe gidecek misin?" Hayır dememi bekliyor gibi bakıyordu. Ben de istemiyordum zaten. "Gitmiyorum. Birlikte vakit geçirelim." Özlemiştim hem de fazlasıyla. Her bir saniye yan yana olmayı bile özlemiştim ki o zamanlar oldukça şikayetçiydim. Lakin dersimi almıştım.
Dudaklarını alnıma bastırıp öptü, ardından çekildi. Tezgahtaki işine döndüğünde banyoda gittim bende. Elimi yüzümü yıkayıp tekrar mutfağa geldim. Masaya oturdum her şey hazırdı nasılsa.
Hyunjin de oturduktan sonra iştahla yemeye başlamıştım, kahvaltı yapmayı sevmezdim aslında ama Hyunjin olduğunda bundan zevk alıyordum. Sevmediğim her ne varsa en sevdiğime dönüyordu. Mutluydum bundan dolayı.