on

10.8K 582 134
                                    

Size bir şey itiraf edeyim, bu hikayeye başlama sebebim Esma ve Yaman'dı. Asya ve Kartal nereden çıktı bende bilmiyorum🙂‍↕️

Keyifli okumalar💫

❄️

Esma'dan

Çay bardaklarını son defa sudan geçirip makineye dizdim. Herkes uyumaya çekilmiş akşamın son bulaşıkları bana kalmıştı. Yorulan bedenimle ellerimi kurulayıp tezgaha yaslandım. Gün boyu oradan oraya koşuşturup durmuştum. Haliyle gün sonu bitiktim. Güya bugün izin alıp kardeşimin yanına gitmeyi hedefliyordum. Telefon dışında görüşemez olmuştuk.

Bahçeden gelen sesle irkildim. Cama doğru ilerleyip kim olduğunu anlamaya çalıştım. Herkesin odalarına geçtiğini bildiğim için merakla bahçeye çıktım. Elleri cebinde yüzünü gökyüzüne çevirmiş Yaman'la karşılaşmayı beklemiyordum tabi. Arkası bana dönük soğuğa karşı kısa kolluyla duruyordu. İstemsizce olduğum yerde izlemeye başladım onu. Her gördüğümde hızlanan kalbim, kızaran yanaklarım ve sıklaşan nefesimle baş etmeyi öğrenmiştim artık.

Sadece heyecanıma söz geçiremiyordum. Bana kızmak için adım attığında bile bambaşka dünyalara yelken açıyordum. Neyine bu kadar tutulduğumu ilk başta anlayamıyordum. Ailenin serseri çocuğuydu. Kendime hep üzer bu seni Esma desemde zamanla görmüştüm onu.

İlgiyi seviyordu. Dikkat çekmeyi seviyordu. Haylazlıklarının sebebi en baştan buydu. Ta ki Kartal Bey'in gölgesinde kalana kadar. Sonra böyle bir adama dönüşmüştü. Her zaman ciddi olmasını isteyen ailesine, şımarık bir çocuk gibi davranmayı seçmişti.

Her haliyle kalbimde kocaman bir yer edinmişti.

"Daha ne kadar orada dikilmeye devam edeceksin?"

Beni fark etmesini beklemediğim için yutkundum. Kaçmakla kalmak arasında bir tercih yapmam gerekiyordu. Kalırsam incitecekti. Kaçarsam bir daha cesaret edemeyecektim.

"Esma," diye seslendi bana dönerek.

"B-ben ses duydum. Herkes odasına çekildi, kim var diye merak ettim," derken heyecanla çarpan kalbime inat açıkladım.

"Sen niye yatmadın?"

Sorusu kızar gibi değil, merak eder gibiydi. Gözlerim yüzünde gezinirken ilk kez bu kadar sakin ve yumuşak haline denk geldiğimi fark ettim. Şaşırtıcıydı.

"Bulaşıkları hallettim," diyerek ellerimi sanki kanıtlamak ister gibi gösterdim.

O ana kadar üşüyen ellerimi farketmemiştim bile. Kızarmış ve çatlamışlardı. Suç işlemiş çocuk misali saklamak isteyerek arkama götürdüm ellerimi.

"Sonra beni izlemeye mi karar verdin?"

Bunu itiraf etmek için yanıp tutuşsamda hızla başımı iki yana salladım. "Yok Yaman Bey, yanlış anladınız," diyerek sustum. Sonra "Merak ettim sizi o halde görünce."

Bunu der demez pişman oldum.

Ne var halimde, nasıl görünüyorum, acıyor musun sen bana, merak edilecek ne var gibi gibi. Söylediğim her şeyi yanlış yorumlayacak biri vardı karşımda.

"Nasıl görünüyormuşum?"

Sıkıntılı. Sakin. Olman gerekenden çok başka. 

"Yanlış anlamayın, ben odanıza çıktınız sonra burada görünce uyku tutmadı, bir rahatsızlığınız var herhalde diye düşündüm. Yapabileceğim bir şey var mı diye.."

"Başım ağrıyor. Ve sen çok konuşuyorsun Esma. Hep böyle misin?"

Utanarak başımı eğdim. "Şey ben özür dilerim. Siz sorunc-"

Sözümü kesip güldü. Güldü. "Sadece evet demen yeterli. Bak cevabı çok kısa olan soruda bile uzatabiliyorsun."

"Evet," diyerek istediği gibi tek kelimelik cevap verdim.

"Ben sevmem çok konuşan insan. Az konuş, kısa ve öz cevap ver. Anlaştık?"

"Tamam."

Başını geriye atıp kahkaha attı. Bende hayranlıkla izledim gülüşünü. "Güzel çabuk kavrıyorsun. Şimdi bana baş ağrısını geçirecek ilaç getir. Rahat uyku uyuyabileceğim bir şeyler."

Hızla mutfağa girecekken camdaki yansımadan arkamdaki bakışlarını gördüm. Yüzünde hala bir gülümseme vardı. Utansamda ona döndüm. "Şey papatya çayı yapayım mı size? Rahatlatır insanı. Rahat uyursunuz."

"Ne biliyorsan yap. Ama hızlı."

Oyalanmadan papatya çayını yapıp tepsiye ilaç ve suyla birlikte koydum. Bahçeye çıktığımda hasır koltukta oturmuş başını ovalıyordu. Önüne tepsiyi bırakıp "Sıcak sıcak için. Hava soğuk hem. Kısa kolluyla üşütmeyin," diyerek geriye çekildim.

Dikkatli bakışları çayda oyalanıp bir yudum aldı. Hoşnutsuzca yüzünü buruşturdu. "Esma bu ne?"

Kahvaltındaki portakal suyuna benzemez bu Yaman efendi. 

"Papatya çayı."

Alayvari bir bakış atıp "Hadi canım, şaka yapıyorsun?"

Alayını görmezden gelip ciddiyetle karşılık verdim. "Yok valla öyle."

Sabır çekerek yudum yudum içti çaydan. Gülmemek için kendimi tutarken tüm mimiklerini takip ettim.

"Sen git yat. Ben mutfağa koyarım bunları."

Şaşkınlıkla elimi alnına götürdüm. Bakışları aynı hızla bana dönüp geriye çekildi. "Ne yapıyorsun kızım?"

"Siz iyi misiniz? Böy-"

Tek kaşını kaldırıp sahte bir gülümsemeyle "Kaşınıyorsun Esma. Sabah iyi olup olmadığımı görürsün kahvaltıda. Baş ağrıma dua et ve kaybol."

Endişeyle başımı iki yana salladım. İnsan sevdiğine kıyamıyor işte. "Aman siz iyi olun. Baş ağrınız geçsinde gerisi mühim değil."

Yüz ifadesi değişirken utanarak "Gideyim ben. İyi geceler," dedim ve adımlarımı koşarcasına attım.

Arkamdan seslenip duraksamama sebep olsada ona dönmeden bekledim. "Ellerine krem sür. Çatlamış kısımlar canını acıtır."

❄️

Yorum yapmayı unutmayın. Düşünceleriniz benim için çok kıymetli.

Seviliyorsunuz🎈

KAR TANESİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin