Bugün günlerden cumartesiydi. Köylere gidecek ve hastaları tedavi edecektik. Yarında izin günüm ama ben mal gibi yarın evde dinlenmek yerine Utku ile gezmeyi seçmiştim.
Metehan'da beni dün gece eve bıraktıktan sonra göreve gitmiş dahada gelmemişti. Havalar her gün dahada soğuyordu.
5 Ocak Metehan'nın doğum günüydü. Az kalmıştı, hem yeni yıla giriş yapmamıza hemde Doğum gününe.
Üstüme koyu yeşil bir kazak giyip, altımada siyah pantolon giyindim. Saçlarımı kıskaçlı toka ile ev topuzu yapıp perçemlerimi önümde bıraktım. Yeni aldığım crop tarzı trençkotuda üstüme geçirdim.
Çantamı takıp kapıyı açtım. Ayakkabılarımı giyinip hastaneye yol aldım. Öğrendiğim kadarıyla hastanenin ayarladığı bir araçla gidecektik.
Hızlı ve dik yürüyüşümle hastaneye giderken dün Leyla ile birlikte döndüğümüz bu yolda siyah eski model bir araç gelmişti. İçimdeki orta yaşlarda olan adam dik dik yüzüme bakmıştı. Ve şuan aynı yolda, aynı adam karşıdan yürüyerek geliyordu.
Kalbim korkudan teklerken, vücudumu buz kesmişti. Çok korkuyordum bir şey yapacak diye. Beynim en kötü senaryoları yazarken elimi yüreğime koydum. Ağır bir ağrı girmişti.
Yüzüme dik dik bakarak yürüyordu. Bakışlarımı kaçırıp, başımı dik tuttum. Adımlarımı hızlandırıp yanından hızla geçtim. Koşmamak için zor duruyordum. Ya arkamdan geliyorsa?
Elimi çantama atıp ne olur ne olmaz diye taşıdığım biber gazını çıkardım. Durup arkama yavaşça dönüp baktım.
Adam yoktu, nereye kayboldu iki dakikada?
Tekrar hızlıca yürümeye başladım. Beni takip etmediği için gülmek istiyordum resmen şuan.
Biber gazını çantama geri koyarken hastanenin önüne gelmiştim. Hastanenin spor bir aracı vardı. Defne hanım dışında diğer hiç bir doktoru tanıyamadım- Utku'da varmış.
Yanlarına ilerleyip günaydınlaştım. Seda hanım, Utku bey, Defne hanım ve ben. Bu kadardık..
Araca binip köydeki uzak evlere yol aldık.
"Bu köydeki evler sınır bölgelerinde değil mi?" Diye sordu Utku.
"Evet" dedi Defne.
Ben ve Defne hanım arkaya oturmuştuk. Utku bey Arabayı kullanıyordu. Seda hanım'da yanında oturuyordu.
Uzun bir yol sonrası yıkık dökük eski taş evlerin oluşturduğu küçük bir mahallede durduk. Araçtan inerken gözlerim acırmışcasına mahalledeki evlerde gezindi.
"Ücretsiz tedavide en çok bu garibanları sevindiriyor işte. Kimisi para için gelemiyor, kimisi yolu yürüyemeyecek kadar yaşlı olduğu için." Dedi, Defne hanım.
"Herkes bir eve girsin" dedi, Seda hanım.
"Hayır hayır, ikişer kişi olarak bir eve girelim. Utku ve Ülkü birlikte olsunlar. Bizde sizle olalım"
"Bana uyar. Size?" Dedi Seda hanım.
Benden önce Utku atladı.
"Olur olur bizede uyar değil mi Ülkü- Ülkü hanım"
"Hıhı" başımı salladım.
Utku tedavi için lazım olan eşyaları koydukları çantayı alıp benimle birlikte yürümeye başladı.
"İlk şu eve girelim mi ne dersiniz?"
"Olur girelim"
Eski tahta kapıyı çalıp açılmasını bekledim. Yaşlı bir adam açtı kapıyı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzler Silinmez
Romance"Gözlerin en kıymetli hazinemdi.." Öylesine yazılmış bir asker, doktor kurgusudur.