12

11.1K 513 10
                                    

Saat sekizde evet tam sekiz ve benim saçlarım hala yapılı değildi. Sabahtan beri Avşarların işini yapmaya çalışmaktan saati tamamen unutmuştum.

İyi ki dünden giyeceklerimi seçmiştim yoksa bir saat daha onun için uğraşırdım. Ki bu gece için dün bile saatlerce kombin denemiştim.

Bir yandan saçımı şekillendirmek çalışırken bir yandan çalan telefonuma sarıldım. "Alo."

"Başak hazır mısın? Aşağıdayım." Değildim hemde hiç hazır değildim. Tek bedenen değil şuan ruhende hazır değildim.

Yaralı elime giren krampla tutmaya çalıştığım maşa boynuma değdiğinde inledim. "Başak orada mısın?"

"Evet evet buradayım birzkaç dakikaya hazır olurum. İstersen yukarıda bekle. Aşağısı soğuk olmalı." Acıyan boynuma baktığımda kızardığını gördüm. "Bir ufak işim daha çıktı galiba."

"Kapıyı aç."

Elimdeki telefonu kapatıp kapıyı açtığımda karşımda umduğumdan daha şık bir adam vardı. Ben her zaman ki gibi şıktım ama o bir ayrı şıktı. Her zaman ki kıyafetleri dışında gömleğine kravat geçirmemiş ve daha salık bırakmıştı.

Elinde ise bir demet kırmızı gül vardı. Ben kırmızı gül sevmezdim. Şebboylar daha tercih edilesi gelirdi. Tabii ki bunu bilmesini beklemiyordum.

"Hoşgeldiniz İlker Bey."

"Hoşbuldum Başak." Gülleri bana uzattı. "Bunlar senin için."

"Teşekkür ederim İlker Bey." Tam bu raddede bu gece bey yok demesi gerekmiyor muydu? Tamda şu anda.

"Biraz bekleyeyim istersen sen hazırlan." Hiç bozuntuya uğramadan elimdeki gülleri masaya bıraktım.

"Hemen hazır olurum." Odaya geri döner dönmez saçımı bitirip son rutüşları yaptım. Parfümümü sıkıp kendime son kez baktığımda fevkaladeydim.

"Hadi Başak. Başarırsın kızım, heyecan yok. Sadece bir akşam yemeği. Hem neredeyse her gün iş yemeği oluyor. Bu da onlardan biri işte." Annemden aldığım gözlerime son kez baktığımda sürdüğün rimelin mükemmelliğine şükrettim.

Odadan çıkar çıkmaz salona adım attığım an İlkerin bakışları beni buldu. Heyecandan titreyen ellerimle çantama sarılıp beni biraz süzmesine izin verdiğimde yine beklediğim olmadı. "Hadi çıkalım."

Galiba peşinden atlı koşturuyordu. Şahsen bu gerginliğinin ve hızının sebebi başka bir şey olamazdı.

O önden inerken topuklularımın el verdiği kadar peşinden gittim. Arabasına bindiğinde kapı açma zahmetini es geçmesi artık başka bir şey ummayacağımın belirtisi olmuştu.

Sahi acaba gülleri nasıl akıl etmişti.

Serpille çıktığı yemekte de bu kadar bilgisiz miydi? Ya da yakışıklı ve şık bulsam da bu halinden başka daha özenli miydi?

Yok Başak kötü düşünceler yok bugün. Sadece iki medeni insan yemek yiyeceğiz.

Sessiz geçen araba yolculuğunu bölen bildirim sesiyle telefonuma baktığımda Senadan bildirim geldiğini gördüm.

Dr. Senaker: Nasıl gidiyor?

Dr. Senaker: Mekan çok mu şık?

Siz: Daha gitmedik ve bence kötü gidiyor.

Siz: Galiba gerçekten kovmak için beni yemeğe çıkartıyor.

Telefonu kapatıp sesini kıstığımda İlkere döndüm. "Nasıl geçti günün?"

"Aynı bildiğin gibi." Tekrar kısa bir süre sessizliğe büründüğünde devam etti. "Senin nasıldı?"

"Artık sol elimi kullanmayı öğrendim. En azından Avşarların perdeleri ve halıları bitti. Hemde çok memnun oldular. Bugün kısa bir toplantı yaptık."

"Evet geri dönüşleri aldım. Şirketin yıldönümü yemeğine onlarda gelecektir iyi bir izlenim bırakmak her zaman bir adım öteye taşır bizi." Konuşma yine işe dönmesi benim hatam olmalıydı.

"Gideceğimiz yer uzak mı?"

"Geldik sayılır. İstersen müzik açayım ama bir şarkı bitmeden bile varmış oluruz." Onun yerine konu açmayı denese ve konuşsak olmaz mıydı.

Gideceğimiz yere dediği gibi kısa bir süre sonra vardığımızda. İhtişamlı mekana alıcı gözle baktım. Mekan güzeldi ama bu gece bizi bekleyenlerden emin değildim.

KALPSİZİN BİRİ +18  | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin