Selam. Özlediniz mi bizi bakalım?
Uzun ve aksiyonlu bir bölümle geldim. Oylarınızı ve özellikle de yorumlarınızı bekliyor olacağım.
Öpüyorum hepinizi. Keyifli okumalar.
Uyarı: Bölümdeki askeri operasyon sahneleri, bahsi geçen kurum ve kuruluşlar, karakter ve ülke isimleri tamamen hayal ürünüdür.
❄️️⛓️
10 | KURTKAPAN
Doktorlar ölümle iç içe yaşardı. Yaralarla, feryatlarla, her şeyle burun buruna gelirlerdi ve bu bir süre sonra hissizlik yaratır, eskisi gibi can acıtmazdı. Ölüm haberini vermek bir süre sonra eskisi gibi acıtamamaya başlardı çünkü aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak, insanı bir süre sonra hissizleştirirdi. Acının bir evresi vardı, en üst seviyeye geldiğinde artık hiçbir şey hissetmemeye başlardın.
Tuhaf, diye düşünürdüm hep. Ölümle bu kadar burun buruna olmak. Bu mesleğin en sevmediğim kısmıydı ölüme bu kadar tanıklık etmesi. Ama hiçbir seferde, şu an olduğum kadar sona yaklaşmadığımı hatırlamıyordum. Etkilenmem dediğim şeyin beni kanlar içinde bırakacağını bilmiyordum.
"İyiyim." dedim sesimin güçlü çıkması için uğraşırken. "Sen diğerleriyle ilgilen."
"Seni burada bırakmam."
"Kurter." dedim Kurter'in elindeki kanlara bakarken. Kurter'in elini boyayan kanın bana ait olması tuhaf hissettiriyordu.
"Seni buradan hemen götüreceğim." der demez bir elini bacaklarımın altına, diğerini belimin altına sabitledi ve saniyeler içinde beni havaya kaldırıp koşar adım içeriye doğru ilerlemeye başladı.
"İyiyim." dedim bir kez daha, sakin çıkması için uğraştığım bir sesle. "Ama acıyı hissetmiyorum." Kalp atışlarım o kadar çoktu ve öyle yüksek adrenalin salgılıyordu ki acı hissi bu adrenalin sebebiyle kaybolmuştu. "Nereden vurulduğumu algılayamıyorum."
"Vurulmadın." dedi Kurter.
Kulaklarım öyle çok uğulduyordu ki sesindeki tonu çözemiyordum. Hatta sesini bile zor duyuyordum. Elimi yavaşça kulağıma götürdüğümde Kurter, canımın acıdığını düşünüp daha hızlı hareket etmeye başladı. Askeriye binasındaki geniş kapıdan içeri girdiğimizde beni koltuğun üstüne bıraktı, kendi de önümde diz çökerek başını kaldırıp bana baktı ve sorumu cevapsız bırakmamak için devam etti. "Kurşunu sana hedef almışlardı, ben seni kendime doğru çekince o anki eğimle kulağını sıyırdı kurşun."
Birkaç saniye sözlerini algılamak için uğraştım. Tek kulağım çınlamadan dolayı kısa süreli bir duyu kaybı yaşıyordu ve bu bana algı sorunu çıkartıyordu. "Tamam, önemli bir şey yok o zaman." dedim sözleri nihai olarak kavramaya başladığımda. "Sen gidebilirsin, ben hallederim."
Gözlerime baktı. "İyi olduğundan emin olana kadar gitmem."
Elimi kulağıma değdirip geri göz hizama getirdiğinde avuç içimin kana bulandığını gördüm. "Kanaması normal, neticede kurşun sıyrığı." dedim elimden damlayan kana bakarken. "Sen git timle ilgilen. Ne gerekiyorsa yapın, ben yarayı sararım. İyiyim ben."
"Bir santimle hayattasın Laren, ne demek önemli bir şey yok?" Sesi benden daha fazla duygu barındırıyordu. Tuhaf, oysa ki o duygusuz bir adamdı.
"Sadece bir santim." diye devam etti sert sesiyle. "Eğer kurşun biraz daha sola isabet etseydi şu an..." Gözlerini devamını getirmeye tahammül yokmuş gibi yumdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKAN
Teen FictionKalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır. ... Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı askerlerinden biridir. Bir gece vakti timiyle gittiği Kafes operasyonunda timdeki dostlarını acı bir şek...