Önceki bölümün ilk sahnesinin devamı.
Durmadan çalan telefon ile araladım gözlerimi,biri kolumdan tutup zorla çekiyormuş gibi hissettirmişti bu ses. Kaşlarımı çatıp komodinin üstündeki telefona uzandım. Minho arıyordu, saate baktığımda henüz 14 olduğunu görmüştüm. Derdi neydi sabah sabah?
"Efendim?"
"Bara gel hemen."
"Ne oldu?"
"Hyunjin barı satacağını söylüyor."
"Ne?!"
"Duyduğun gibi işte gel bir an önce."
Telefonu kapatmadan yan tarafa fırlatıp kalktım yataktan. Endişe, öfke, korku duyguları bir araya gelmişken ağlamak istiyordum. Ne demek satıyordu ya! Kendi kafasına göre bir şey yapamazdı, buna söz vermişti.
Gördüğüm ilk sweat ve pantolonu giydim. Hızlıca örtünün altındaki telefonu da alıp çıktım odadan. Ceket, kask ve anahtarları aldığım gibi kendimi dışarı attım. Bunlar saniyeler içinde olmuş gibiydi, şuan zaman algım oldukça hızlıydı.
Motoru çalıştırıp evin önünden uzaklaştım hızla. Ana yola yaptıktan sonra gaza bastım. Neyse ki trafik yoktu. Arada bir saniyelik arkamı kontrol edip hızla sürmeye devam ettim.
Her gün 10 dakikada geldiğim yolu 5 dakikada gelmenin verdiği endişeyle barın önünde durdum. Motordan inip anahtarı alıp kaskı çıkararak içeri girdim.
Barda kimse yoktu, her yer de temizdi üstelik. Halbuki bu saatte temizlik olurdu.
Merdivenleri ikişer ikişer çıkarak bitirdim, Hyunjin'in odasına giren koridorda ayak sesim duyulurken derin bir nefes alıp önüne geldiğim odanın kapısını açtım. içeri girdim.
Minho, Hyunjin ve Seungmin içerdeydi.
"Neler oluyor?" dedim kaskı ses çıkaracak şekilde Hyunjin'in masasının üstüne bırakırken. Seungmin dudağını büzmüş şekilde otururken Minho ile göz göze geldiğimde Hyunjin'i başıyla işaret edip omuz silkti.
"Hyunjin?"
"Barı satıyorum, bir şey olduğu yok." rahat çıkan ses tonu irite etmişti. Dudaklarım alayla kıvrıldığında kısa ve kısık bir kahkaha attım. "Ah ne güzel haber ya, bize de sorduğun için teşekkür ederim." kinayeli cümlelerime karşılık dümdüz bakıyordu sadece yüzüme.
"Satmak istiyorum ve satıyorum"
Cevap vermeyip diğerlerine döndüm. Hyunjin her ne kadar onların yakın arkadaşı olsa da benim sevdiğim adamdı. Her şeyi biliyordum onunla alakalı. Hisleri tavırları, davranışları, bakışları hatta nefes alışlarını. Bilirdim hangi hissini yansıttığını.
"Bize biraz izin verir misiniz?"
Minho'dan hemen "Peki" diye yanıt gelirken ayaklandı. Seungmin gözlerimin içine bakarken başımla onayladım onu, gözlerimi güven vermek istercesine bir kere kırparken. Başını sallayıp kalktı o da.
Minho onun elimdek tutup kaldırdığında saniyeler içinde çıktılar odadan. Hyunjin yanına doğru adımladım, bu sırada sandalyesini bana doğru çevirdi. Kalçamı masaya yasladım, dizlerimiz çarpışıyordu.
"Dinliyorum."
"Neyi?"
"Hyunjin sorun ne, bana söyle eminim hallederiz."
Söylediğim çok komik bir şeymiş gibi güldüğünde yüzüme zorla sindirdiğim gülüşüm solmuştu. Başını iki yana sallayıp gülmesini kesti yavaş yavaş. Ama sırıtması devam ediyordu.