Asya: Siz şaka mısınız? Ne demek işimden etmek?
Asya: Kafayı mı yediniz? Sırayla mı veriyorlar sizi bana?
Kartal Bey: Bir yanlış anlaşılma oldu, sizi işinizden etmiyor daha iyi bir teklifle geliyorum.
Asya: Beni buna mecbur bırakmaya çalışıyorsunuz?
Asya: Sizinle çalışmak istemediğimi algılamanız için pankart mı açmalıyım?
Asya: Başka hoca tutun Kartal Bey, Kapadokya'daki tek matematikçi ben değilim. Anlatabiliyor muyum?
Kartal Bey: Vicdanen rahatsız hissediyorum. Kardeşlerimin hatasının faturasını size kesmiş gibi.
Gibi mi? Öyle oldu ya zaten.
Asya: Ve bunu da benim işlerime çomak sokarak mı hafifletmeye çalışıyorsunuz?
Asya: Hayır daha çok sabrımı zorluyorsunuz da, bilin istedim.
Kartal Bey: Ben sadece hatamı telafi etmeye çalışıyorum.
Asya: O halde işime karışmayın.
Kartal Bey: Peki, Tahsin Bey'i arar durumu izah ederim.
Kartal Bey: İyi akşamlar Asya Hanım.
Ertesi sabah Tahsin Hoca arayıp özür dilemiş ve haftasonu başlayabileceğimi söylemişti. Her şeyin bir anlık karamsarlığa dönüşmesi ardından tekrar yoluna girmiş olması mutlu olmam için yeterliydi.
"Ela ben çıkıyorum, öğle arasında yemek alıp gel," diyerek hala uykudan ayılamamış arkadaşıma el sallayıp mutlulukla otobüs durağına ilerledim.
Yol boyu bizimkilerle konuşmuş ve en kısa sürede yanlarına geleceğimi söylemiştim. Bu nasıl mümkün olacaksa.. Artık tüm günlerim doluydu. Okuldan arta kalan izin günümü de dershanede geçirecektim. İki öğrencime verdiğim özel dersler, dershane ve okul. Bu tempo beni yoracak olsa bile paraya ihtiyacım vardı.
Düşüncelerle boğuşa boğuşa gelmiştim okula. Tebessüm ederek selamlaştığım öğrencilerle öğretmenler odasına ilerledim. İçeri giremeden karşımda beliren Duygu'ya kadar.
"Konuşabilir miyiz hocam?" derken sesi baskın, bakışları küstahtı.
"Ne konuda?"
Dersine girmediğime göre ki artık özel ders de vermediğimi düşünürsek konuşmak için bir sebep göremiyordum. Özel ders verene kadar bir muhabbetimiz yoktu zaten. Birkaç defa disiplin suçundan müdürün odasında karşılaşmamız vardı. Karşımdaki hırçın hali sabah sabah beni germek için konuşmak istediğini haykırıyordu. Ve ben mutlu başladığım sabahın sonunda sabrımla sınanmak istemiyordum.
"Özür dilemek için," diyen sesi zar zor duyuluyordu. Baskıyla söylediği ve bundan hiç hoşlanmadığını görebiliyordum. Haline zerre üzülmeden başımı dikleştirerek beklentiyle baktım yüzüne.
"Peki dinliyorum."
Bunu beklemeyen ifadesi anlık sarsılıp öfkeyle kabardı. "Söyledim ya!"
"Hayır Duygu'cum. Ne konuşmak istediğini söyledin. Özür dilerim demedin."
Elindeki telefonu sinirle sıkarken kızarsada tek kaşımı kaldırdım. "Özür dilerim. Oldu mu?"
Omuz silkip yanından geçerek öğretmenler odasına girdim. Arkamda telefonu kulağına götürüp "Duydun abi," diyişini işitince olayı anlayarak gülümsedim.
Özür dilemeden diledim diyerek işin içinden çıkabilirdi. Karasu'lar kapıma dayanıp bana soracak değildi ya. Ancak Kartal Karasu telefonun ucundan dinleyerek işini sağlama almıştı.
Aralarında aklı başında birinin olması güzeldi.
Kartal mı? Sadece aklı başında yani.
Aklı başındaydı. Ciddi ve disiplinli bir adamdı.
Aynı zamanda yakışıklı.
Küstah ve ukala.
❄️
Yorum olmaması cidden çok üzücü. Desteklerinizi bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere.
Seviliyorsunuz🎈

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ | Yarı Texting
Teen FictionEsma: Siz benimle flört mü ediyorsunuz? Yaman: Nasıl becerebiliyor muyum bari? *Kısa hikaye tadında, romantik bir kurgudur. *Keyfi yazılan bir kurgudur, eleştirel yaklaşmayınız. Hikaye #1 (23.11.2024) Romantizm #1 (28.11.2024) Genel Kurgu #1 (30.11...