Bölüm 1, Manken

973 24 5
                                    

Ben Belen.

Hayatım dünyanın en sıradan kızının hayatından bile daha sıradandır. Her günüm aynı sıkıcılıkla geçer. Aslında buna biraz da ben neden oluyorum yani şöyle ki hiçbir şeye olması gereken tepkiyi vermiyorum.

Mesela biri bana çıkma teklifi ediyor ve benim tepkim, hayır bir daha yanıma yaklaşma, oluyor. Neden böyleyim bilmiyorum. Gerçekten çok sıkıcı biriyim, bundan memnun muyum bilemiyorum. Hayatımda bir aksiyon olsun mu, onu da bilmiyorum.

Yani anlayacağınız gerçekten sıkıcı biriyim. Buna rağmen birçok arkadaşım var ama çoğu ile sık görüşmüyorum çünkü canım istemiyor. Çok sık görüştüğüm ve görüşmediğimiz zamanlarda telefonla konuştuğumuz bir arkadaşım var.

Işık.

Gerçekten çok tatlı biri, benimle arkadaş olana kadar çok zorladı kendini. Ben istemesem bile yılmadı ve şimdi çok iyiyiz, çok yakınız. Onu seviyorum. Liseden kalma bir arkadaşlığımız var. Şu an 22 yaşındayım.

Okulum bittikten sonra dört yıllık bir bölüm okudum fakat çalışmama kararı aldım. Ablam ikimizin de yerine çalışıyordu. Evet ablam,

Duygu.

30 Yaşında. Annem ve babam altı yıl önce bir trafik kazasında öldü. Bize ablam bakıyordu. Bu sırada yanımda olan ve beni asla yalnız bırakmayan Işığı da unutamam. Ablam, annem ve babam öldüğünde çalışmıyordu.

Çünkü gerek yoktu. Aslında iyi paramız vardı ama babam öldükten sonra artık para gelmemeye başladı. Yine de ondan bize miras kalan para hiç de az değildi. Ablam bir süre çalışmadı fakat paranın azaldığını fark edince çalışmaya başladı.

O zamandan bu zamana kadar çalışmaya devam etti. Fakat bu yeterli olmadı. İçinde bulunduğumuz evin kirasını artık yeterince karşılayamıyorduk. Ablam bu yüzden taşınmamız gerektiğini söyledi. Ben oflayıp puflasam da taşınma işlemleri başlamıştı bile.

O gün ablamın arabasıyla beraber yeni evimizi incelemek için yola koyulduk. Yolda müzik dinliyordum. Camdan dışarıyı izlemek, bazen gözlerimi kapatıp arabanın sallanışını hissetmek bana acayip mutluluk veriyordu.

Ama ters giden bir şeyler vardı. Yol orman yoluydu. Koyu yeşil ağaçlar hızlı hızlı geçerken müziği durdurup ablama döndüm.

- Ev ormanda mı?

dedim. Göz altı morarmış, kapakları ise hafif kapanmıştı. Belli ki uykusu vardı.

- Evet söylemiştim sana.

dedikten sonra bana attığı evin konumuna bu sefer daha dikkatli bakmıştım.

- Abla eve en yakın ev 1 kilometre uzakta.

- İyi ya işte komşudan yana bir problem olmaz.

diyince göz devirdim. Daha fazla konuşmadan tekrar cama döndüm ve müziği açıp dinlemeye devam ettim.

Eve vardığımızı ablamın arabayı sola çekmesiyle anladım. Çantama telefonumu ve kulaklığımı koyup arabadan çıktım. Evin etrafı tamamen ağaçlarla kaplı değildi.

Uzunca bir yol vardı evin önünde, yolun diğer tarafı ise ağaçlık alandı. 1 Kilometre uzaklıktaki evi de rahatça görebiliyordum.

Ev ise iki katlıydı. Ve çok ihtişamlı gözüküyordu. Bir o kadar da ürkütücü. Hava zaten soğuktu, 12 Kasımdaydık. Kapalı, bulutlu hava ve bu korkutucu ev bana burada geçireceğim günleri şimdiden hissettiriyor gibiydi.

Eve doğru ilerlerken bahçenin kapısını açtı ablam, evin bahçesi çok güzeldi ama çimler solmuş gibiydi ve ev yıpranmış gözüküyordu.

- Bu eve gelmek zorunda mıydık, başka ev mi yoktu?

- Belen, buranın kirası bize çok uygun. Hiç çalışmasam bile burada on yıl kalabiliriz. Anlıyor musun?

- Tamam ama görmüyor musun şehre çok uzak. Ayrıca çok korkunç gözüküyor.

Dedim ve beraber eve baktık. Ablam iç çekerek konuştu.

- Farkındayım ama mecburuz. Hem daha içini görmedin bile. Ayrıca o kadar da fena değil.

dedi. Beraber kapıya ilerledik. Ablam anahtarı deliğine soktuktan sonra arkasından içeriye girdim. Evin içi gerçekten muhteşemdi. Villa gibiydi.

Bakımsız bir villa.

- Oha, burası mı 2.500 Lira?

dedim şok geçirerek.

- Evet, çok tuhaf değil mi? Sahibi burayı satmak için debeleniyordu resmen.

- Abla, gerçekten çok tuhaf. Biz neden hiç sorgulamadık ki?

- Artık sorgulasan da fark etmez. İmzayı attım, burada yaşamak zorundayız.

Kapıyı kapattıktan sonra evi iyice incelemeye devam ettim durduğum yerden. Daha sonra hemen yanımda, sağımda bulunan ahşap merdivenlerden yukarıya çıktım. Bu merdivenlerin aynısı sol tarafta da vardı.

- Ben yukarıya bakıp geleceğim.

dedim. Merdivenler koyu kırmızı, aşırı ses çıkarıyordu. Sakin sakin ilerlerken karanlık evin görüntüsü beni korkutmuştu. Neyse ki dışarısı biraz da olsa aydınlıktı çünkü gündüzdü ve içeriye ışık saçıyordu. Henüz elektrik bağlanmamıştı.

Merdivenler bittikten sonra evi incelemeye devam ettim. Sakince odaları gezmek istedim, sağımda bulunan küçük odanın kapısını açtım. Yerde cansız bir manken vardı ve çok şaşırmıştım.

Ev bomboştu, yerde ise cansız bir manken. Odanın içine iyice girdim, bir de boy aynası vardı. Çerçevesi koyu kırmızı yine ahşaptandı. Önce aynadan kendime bakmıştım.

Ben.. Kızılım. Evet doğuştan kızıl. Annem sarışın babam kumraldı. Ablam da benim gibi kızıl ama o daha çok çilli benden ve kahveye çalıyor saçları. Benim ise daha parlak bir kızıl. Turuncu da denebilir her neyse.

Mavi kot pantolonum ve beyaz converselerime bakıp hemen çevirdim kafamı cansız mankene. Bu manken erkekti ve çıplaktı. Sarışın yapmışlardı. Yanına eğildim ve yüzünü inceledim. Daha sonra ablama bağırdım.

- Abla!

- Efendim?

- Gelsene!

gelmesini beklerken ayağa kalktım.

- Nerdesin?

diyişini duyunca tekrar bağırdım.

- Buradayım.

kapıdan içeriye girdiğinde önce bana sonra yerdeki cansız mankene baktı.

- Abla bu ne?

- Bilmem ki, önceki kiracınındır belki. Bıraktığına göre işine yaramamış.

Tekrar mankene döndüm.

- Baksana ne kadar temiz bırakmışlar. Üstünde çizik bile yok.

- Birazdan temizlik yapacağız, atarız onu da şu konteynıra.

Bahçe çitlerinin hemen arkasındaydı çöp konteynırı. Pencereden gözüküyordu.

- Yok ya atmayalım baksana ne tatlı duruyor.

dedim ve mankeni alıp ayağa kaldırdım.

- Boyu da uzun. Tam benlik.

dedim gülerek.

- Belencim onu buralarda bırakmam, sen istersen odana alırsın.

dedi ablam. Daha sonra odadan çıkıp evi incelemeye devam etti. Ben de beraberinde çıktım.

Cansız Manken (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin