oy ve yorum atmayı unutmayınız 🥺💗
2018
"Hocam geç kaldığım için özür dilerim." Barış'ın sesini duymam ile kapıya doğru dönmüştüm. Nefes nefese kalmıştı her zamanki gibi. Saçları terden sırılsıklam olmuştu. Bu görüntü artık kimseyi şaşırtmıyordu her teneffüs mütemadiyen yaşanıyordu.
"Yine mi Barış? Bıktık oğlum senden artık." Barış yüzündeki mahcubiyetle başını öne eğmişti. Göğüsü hala koştuğundan dolayı sertçe inip kalkıyordu.
"Kusura bakmayın hocam." demişti sadece. Hocanın yüzünde beliren gülümseme ile o da gülümsemişti. Ne kadar haylaz ve başarısız bir öğrenci olsa da bütün öğretmenler onu çok severdi.
Komikliği ve sempatikliği ile herkesi kendine hayran bırakan bir enerjiye sahipti. Büyüklerine ayrı küçüklerine ayrı saygılıydı, ne halt yerse yesin hep doğruları söylerdi dürüstlüğünden ödün vermezdi.
Her şey ders değildi. Hocaların hatta tüm okulun Barış'ı sevmesinin nedeni o mükemmel kişiliğiydi.
"İyi geç hadi. Yeterince böldün dersimi." Barış hocaya başıyla teşekkür ettikten sonra hiç kasmadan salına salına arkamdaki yerine yürümüştü.
"Gökçen camı açsana ya." ona ters bir bakış atmakla yetinmiştim. Kışın ortasında Ankara soğuğunda cam mı açacaktım?
"Beş dakika nolur! Yanıyorum."
"Bende üşüyorum Barış. At gibi koşmasaydın bütün teneffüs." arkamdaki yerine oturduğunda eliyle omzumu durmadan dürtmeye başlamıştı.
"Ya ne var?" diye arkamı döndüğümde gülerek omuzlarıma kendi hırkasını bırakmıştı. "Hadi üşümezsin artık."
"Açmazsam rahat bırakmayacaksın değil mi?" başını hevesle olumlu anlamda sallamıştı. Onunla uğraşamayacağımı bildiğim için ayağa kalkmış camı açmıştım.
"Sadece beş dakika." demiş ve önüme dönmüştüm. Çok geçmeden hatta saniyeler sonra tekrar omzumdam dürtmüştü beni.
"Efendim Barış." sabırla arkamı dönmüştüm. Sinirlendiğimi anladığı için şapşal bir gülümseme sarmıştı yüzünü. "Su var mı?"
Çantamdan çıkardığım su şişesini ona uzatmıştım. Barış yüzünden yanımda birden fazla su şişesi taşıyordum. Paşam sürekli unutuyordu. Ben ise onun susuz kalmasına dayanamıyordum.
"Sağ ol gülüm." suyu almak için bana yaklaşmıştı. Yarım ağız gülümsemişti ardından.
Etkileniyordum. Hemde öyle böyle değil kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Bunca zaman ergenliğimin en doruk noktasında bile bir kişiden bile hoşlanmamıştım.
Bu rekoru ise 12. sınıfın başında o kapıdan girdiği an Barış kırmıştı. Yakışıklı mıydı? Pek sayılmazdı. Tarzı güzel miydi? Kesinlikle berbattı. Dersleri? Onlar zaten hak getireydi.
Ben neyinden mi etkilenmiştim. Önce gülüşünden, sonra da o güzel kalbinden.
O okulumuza geleli dört ay olmuştu. Bu dört ayda belki sınıftaki en yakınıydım. Genelde okulun futbol takımı ile takılsa da sınıftaki arkadaşı bendim.
Ben Ankara Demir'in tesislerinin yakınında oturuyordum. Barış ise okul çıkılı üç gün antrenmana gidiyordu. İlk başlarda metroda bakışarak başlamıştı her şey. Sonra Barış okuldan metroya olan yolu benimle yürümeye başlamıştı sohbet sohbeti açmıştı sonrasında da.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara Rüzgarı / Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Gökalp... bizim oğlumuz. Sen onun öz babasısın." Barış'ın gözleri bir anda irileşti, sanki zaman donmuş, dünya sessizliğe gömülmüştü. İçine bir şey çarpmış gibi oldu, ne bir ses, ne bir hareket... sadece bir ağırlık. Göğsüne saplanan görünmez bir s...