8. BÖLÜM

68.5K 4.4K 7.5K
                                    

Selamlar ballar. Özlediniz mi bizi?

Yeni bir insta hesabı açtım. Hesabın adı yazalayz. Bölüm sonunda oradan yeni bölümün kritiğini yaparız, oraya uğramayı unutmayın.

Oylarınız ve yorumlarınız yeni bölümü yazmaktaki en büyük motivasyonum. Oy vermeyi ve yorumları unutmayın ballar. Keyifli okumalar <3

❄️⛓️

'Herkes aynı yerden yara almaz ama herkesin hayata öfke duyduğu bir yarası var.'

8 | MUTLU AİLE TABLOSU

Hayatla anlaşamıyorum. Orta yolu bulamıyorum. Sürekli bocalıyorum ve bazen ışığın ortasında bile kendi karanlığını durduramıyorum. Kendimle yüzleşemiyorum.

Söndü sandığım yangınların ateşlerini harlıyorum ve ben yedi yaşımdan beri hayatla anlaşmaya çalışmıyorum.

Uykusuz geçirdiğim hiçbir geceyi affetmeyeceğim.

Beni uyutmayan düşünceleri de.

Vicdansız bütün kalplerden nefret ediyorum çünkü bütün bu kötülüğün ortasında vicdanımı kaybetmemek için savaşıyorum. Çabalıyorum. Ama iyi biri olmamaktan da korkmuyorum artık. İnsanlara güvenimi yitirdim.

Daha doğrusu, Yitirmek üzereydim. Sonra o çıktı karşıma.

Birine güvenini ve sevgini verirsen, bunun onun eline silah verip sırtını dönmekten farkı olmaz demişti annem. Ona sırtını döner ve beklersin. Vuracak mı, vurmayacak mı?

Vuracak mısın, vurmayacak mısın?

Tek sen kaldın hayatla aramda. Sen ve silahın. Bir kurt, bir ceylan. Kurt acımasız, ceylan ürkek. Kim kimi feda edecek bilinmez ama beni vurursan bütün çabam bitecek.

"Niye yemek yemiyorsun?"

Elimin tersiyle gözlerimi ovuşturduğumda bıkkın bir nefes döküldü dudağımdan. Yeni uyanmıştım ama buna rağmen yorgun hissediyordum. "İştahım yok anne, neden bilmiyorum."

"Tuhaf davranıyorsun. Ayrıca da iyi görmüyorum seni. Bir kan testi falan yap kendine, olmaz böyle."

"Nasıl yapacağım anne?"

"Kızım doktor değil misin sen, yap işte bir şekilde."

Kurter'le ilk karşılaştığımızda gözlerimin içine bakıp Bir doktorsun ve kendini iyileştiremiyorsun, demişti.

O bunu söylediğinde susturmuştum çünkü verecek bir cevabım yoktu. Haksıza çok direnirim ama karşımdaki haklıysa sesim çıkmazdı.

"Terzi kendi söküğünü dikemez anne, yapacak bir şey yok."

"Tamam, dikemez ama uğraşır. Sen uğraşmıyorsun."

"Ya uğraşırsam ve kumaş daha çok yırtılırsa?"

"Ya o söküğün acısı yıllar boyu içinde kalırsa ve bir gün, içinden bir ses seni çabasızlığın yüzünden suçlarsa?"

Annemin verdiği cevap karşısında başımı kaldırıp ona baktım. Bazen beni çok yaralayan cümleler kuruyordu ve bunu çok basit bir şeymiş gibi yapıyordu.

Kırılgan olmaktan nefret ediyordum. Etimle kemiğimle nefret ediyordum. Keşke duygusuz olabilseydim. Hiçbir şey hissetmemek isterdim çünkü her şeyi çok hisseden biri olmak beni mahvediyordu.

ALACAKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin