Flashback
Hazal, mutfağa su almaya kalktığında salondaki grubun sohbeti de azalmıştı. Herkes elindeki telefonlarına bakıyor ya da sessizce etrafı izliyordu.
Hazal'ın kalktığını gören Helen de onun arkasından gitmek için ayağa kalktı. Tam yanındaki koltukta oturan Semih ise anı fırsat bilerek onu takip etti. Kimsenin birbiriyle ilgilenmediğini biliyordu, göze batmazdı. Hızlı birkaç adımda Helen'e ulaşıp sanki kaçacakmış gibi bileğinden tutup kendine çevirdi.
Semih'in onun arkasından geldiğini elbette biliyordu Helen. Yüzünü ona döndüğünde şaşırmamıştı bu yüzden. Saçlarını sakince kulağının arkasına koyup soran gözleriyle Semih'e baktı. Hiçbir şey söylemiyordu çünkü koridor şu an karanlıktı, kimsenin gelmesini istemiyordu.
"Çok güzel olmuşsun..." dedi Semih. Sesi o kadar yoğun geliyordu ki, Helen içtikleri için olduğunu düşündü.
"Teşekkür ederim." dedi o da biraz kısık bir sesle. Semih bileğini hâlâ bırakmamıştı, Helen de kolu havada kalmasın diye kendini geri çekmektense Semih'e biraz daha yaklaşarak kolundaki gerginliği azalttı. Ortamdaki gerginlik ise hatsafhadaydı.
"Başımı döndürüyorsun, Helen. Gözlerimi alamıyorum." diyerek az önce kulağının arkasına koyduğu saçlarının ucuna hafifçe dokundu Semih.
"Ne diyeceğimi bilemiyorum," diyerek boşta kalan elini de Semih'in göğsüne doğru koymuştu, belki biraz aşağı, karın kaslarına.
"Bir şey deme, konuşmasak da olur." derken elini cesurca Helen'in yüzüne koydu. Aralarındaki ufacık mesafe de sıcaklıkla beraber kapanınca dudakları birleşti ve öpüşmeye başladılar. Tam bu anda salondan Mert'in sesi biraz yükselince daha sessiz bir oda bulmak için dudakları ayrılmadan yürümeye başladılar. Semih sabırsızca elini Helen'in kalçalarına atıp kısa elbisesini toplayarak onu yönlendirmeye devam ettiğinde Helen'in sırtı sert bir yere çarpmıştı...
***
"Ay inanamıyorum ya! Bensiz yaşanmış her şey!" dedi Cansu ikinci filtre kahvesinden bir yudum almadan hemen önce.
"Aşkım... Çok üzgünüz gerçekten." dedi Helen de anın şokundan bir şey düşünememişti.
Hazal, Helen ve Cansu'nun evine ilk kez geldiği için biraz diken üstünde oturarak, "Ben de beklemiyordum. Ferdi'nin bir anda gözü döndü resmen." dedi.
"Ben de o sırada Arda ve Mert'in birbirine attığı sert bakışların hedefi olmamaya çalışıyordum işte." dedi Cansu bıkmış bir tavırla. "İstediğim hype'ı alamıyorum kızlar ya," derken elindeki telefon çalmaya başladı. Menajerinin aradığını görünce telefonu açtı.
Kızlar daha rahat sohbet etsin diye başka bir odaya gidip konuşmasını yapıp döndüğünde Helen ve Hazal markalardan gelen pr paketlerini açıyorlardı.
"Kızlar, bomba bir teklif aldım!" diyerek içeri girdi Cansu.
Kızlar ellerindeki ürünleri sesli bir şekilde masaya bırakıp dikkat kesildiler. Sormalarına gerek yoktu çünkü heyecanlı gözleri yeterliydi.
"Ati242 feat teklifi göndermiş."
Hazal anında ayağa kalkıp, "Saçmalama Cansu!" diye yükselirken Helen az önce bıraktığı glossu eline alıp, "O kim ki?" dediğinde çok rahattı.
Cansu eline gelen ilk yastığı Helen'e fırlatıp, "Tanımıyor olamazsın!" diye bağırdı.
"Futbolcu olsa tanırdım canım. Maaalesef tanımıyorum." dedi glossu dudaklarına sürerek.
