Gözlerimi o makineden çekip getirilen kişinin yüzüne baktığımda birkaç saniyelik sevindim. Bu kişi benim abim değildi, ama vatanımın şehidiydi. Neye sevindiğimi anladığım anda başımı eğdim. "Kalp masajına başlayın." Bu ses doktor Sevda hanıma aitti. Hastane kalp ve beyin üzerine birçok doktorla çalışıyordu ve hepsi birbirinden iyiydi.
"5 dakika 36 saniye boyunca kalp masajı yapıldı tepki yok hocam." Bunu yaralı olan kadın asker söylemişti. Şu an ağladı ağlayabilecek dediğim kadının omuzları dikti. Sevda hanım onu pek dinlemedi kalbi durmuş askerin yanına hızla ilerlemişti. O kalp masajına başlamışken benim aklıma o helikopterden inmeyen abim düştü yüreğim gene korkuyla sarsıldı. "Abim, abim nerde?" Titrek sesimle diğerlerine değil yaralı olan kadın askere bakıyordum. Sanki o beni anlayacakmış gibi, o beni anlıyormuş gibi hissettim.
"Demir Komutanım ve Sarp diger helikopterde." O cümlesini bitirir bitirmez yukardan gelen sesi duydum. Gelmişti. Abim gelmişti. Diğer helikopter de aşağı indiğinde Sevda hanım diğer askerin kalbinin tekrar atmasını sağlamış ve teras kapısından çıkmak üzereyken içeri giren Selim Karasoy ve Melisle karşılaştım. Melisin gözlerinin kızarıklığını anlayabilirim ama Selim beyin ellerindeki kızarıklık ve gözlerindeki kızarıklığı hiçbir şeye bağlamadım.
Abimin yanımdan babasıyla beraber geçip gittiğini gördüm öylece izledim. Yüreğime yangın hiç düşmemiş gibi baktım. Abimin gece mavisi gözleri kapalıydı. Ona o ana kadar kırgındım, ama dizlerimin üstüne düştüğümde bütün kırgınlığım bitti. Sanki gerçek dünyayı, ölümü o an anladım. Hiçbir zaman şımarık bir kız çocuğu olmadım. Çünkü buna izin vermediler. Ama o kızını kendi şımartmıştı, o ismimi verdiği kızını şımartırken kızının mutluluğu benimde şımarmamı sağlıyordu.
O bu kadar iyi bir babayken şehit düşmezdi değil mi? Efe vardı, babasının kokusunu bilen 5 aylık bir çocuktu, bebekti o daha. Benim abim olmasından önce geeln çok şey vardı. Eşi, Hale ona olan aşkı gözlerinden bile okunuyordu. Yarım kalamazlardı, yarım kalmasınlardı. Annesi Demiri çok seviyordu, benden nefret eden o kadının abimin şehit düşüşüne dökeceği göz yaşlarına dahi üzülmüştüm.
Sırtımda hissettiğim elle irkildim başımı arkaya doğru çevirdiğimde gördüğüm kişi o yaralı kadın askerdi. "Asker yakınıysan yıkılamazsın." Elini uzattığında tuttum hem de şüphe etmeden. Eli yüzüme doğru kalkınca kendimi savunmadım, asker olmasından mıydı bu güvenim? "Asker yakınıysan göz yaşı dökmeyeceksin, yıkılsan da belli etmeyeceksin İzem." İsmimi nerden bildiğine takılmadım belki de Demir anlatmıştı. "Yaralısın." Sanki ağlayan ben değilmişim gibi onun yarasına bakmaya çalıştım. "Önemi yok, hala nefes alıyorsam sorun yoktur." Hayır omzu kesinlikle kötü durumdaydı.
Ona dil dökmeme rağmen bana yüz vermedi yanımdan çekip gidecekken bizi izleyen askerlere döndüm. "Şu kadını biriniz durdurabilir mi?" İçlerinden biri güldüğünde neye sinirlenip neyi düşüneceğimi anlayamaz durumdaydım. Benim burda ne işim var? Ya uyum için teste olmaliydim yabda abimin ameliyattan çıkmasını bekliyor olmaliydim. "Şu kadın bizim komutanımızken nasıl durduralım biz onu İzem?" Bunlar beni nerden taniyor!
"Benim Komutanım değil ama kılına dokunursam önce kendi sonra Yavuz Komutanım en sonda benden kalırsa Demir Komutanım belamı beller hala onu durdurmamı istemiyorsunuz değil mi?" Bu durumda benimle dalga mı geçiyordu bunlar? İki tane kalpten giren kurşun vakası getirmiş, bir tane sol omuzdan giren kurşun bir de karnından yaralı kan kaybetmiş asker getiren bu askerler fazla komikti. Ya da güçlü durmaya çalışıyordu. Bunu sık sık yaptığım için onları anlayabiliyorum, ya da onları anlayacak kadar acı çekmemiştim ama bunu hissedebiliyorum.
İçlerinden iri yarı olan biri hepsi iri yarıydı ama bu onlardan daha da uzundu. Ne ara yaptı bilmiyorum ama beni yerden kaldıran kadını başı yere bakacak şekilde kucaklamıştı. O bunu yaparken kızın ağzından çıkan kısık bir küfür ve "abi" diyen sesi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHSEN İZEM KARASOY (gerçek ailem)
Teen FictionStaj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?