Keyifli okumalar.
Savaş'ın diyeceklerimi merak ettiğini belli eden tavrı yüzünden biraz arada kalmıştım. Annem resmen bana görünmez bir yasak koymuştu. Evden çıkarken bile kırk takla atmıştım. Ama bu bana karışabileceği demek olmuyordu, sadece daha taze olan konu yüzünden tartışmak istemediğim içindi.
'Atlas, alfaya güven. O her zaman bir yolunu bulur bizim için.' Diyen kurdumla çok düşünmeden ona herşeyi açıklama kararı aldım. Savaş'ın baskın kokusunu biraz içime çektikten sonra konuşmamı beklemesini geciktirmeden ağzımı araladım: "Yani, dediklerin doğru çıktı. Babam gerçekten sizin soyunuzdan birisiymiş. Üstelik ölüm sebebi de anlattığı gibi kaza değil, soyunu yok etmek isteyen insanlara karşı çıkmak için savaşmaya gitmesiymiş."
Savaş tepki vermeden başını salladı. Kulakları bendeydi ama hâla çevreye ve arada geçen insanlara çatık kaşlarla bakmaya devam etmesi bu ortamda rahat etmediğini gösteriyordu. Yani empati kursam ben de rahat etmezdim. Bu yüzden yapacağım teklifi çok düşünmeden "Orman yoluna gitmeye ne dersin? Ben de temiz hava solumak istiyorum. Arada geçen arabaların egzoz kokusu başımı ağrıtıyor." dedim araba kokusunu ekleyerek doğruyu söylediğime inanamsını beklerken, ki doğruyu söylüyordum.
"Gidelim." Ayağa kalkıp bana bakmaya başladı. Onun ayaklanmasıyla ben de ayağa kalkıp onu takip etmeye başladım. "Annenin benden haberi var mı?"
Yine büyük adımlarla önden yürürken onun hızına yetişmeye çalışıp "Hmhm, anlattım ona. Babam öldü diye benim başıma da gelebilecek şeylerden korktuğu için saklamış. Yani ben öğrenmesem hiçbir zaman söylemeyecekti."
Sinirlendiğini anlamıştım. Nasıl anladım bilmiyorum ama kokusu değişmişti. Daha baskın bir koku olmuştu birden ama kötü anlamda etkileneceğim bir koku değildi. "Sana söylemeyerek en kötüsünün başına gelmesini sağlayabilirdi annen."
Dişlerinin arasından bastıramadığı sinirle konuştuğunda anlamadığım için "Neden?" diye sordum."Çünkü uzun zamandır omega görmemiş azgın alfalar kokunu duyumsadıklarında ikimizin de istemeyeceği şeyler yaşanacaktı. Seni... Lanet olsun seni ele geçirip seks köleleri bile yapabilirlerdi!" Sona doğru yükselen öfkeli sesi ve çatık kaşlarıyla o koku daha da arttı. Sinirle bana döndüğünde şaşkınca ona ayak uydurduğum için başım göğsüne çarptı.
"Ben her halükarda seni korumak için yanında olmayabilirim. Bu yüzden seni de eğiteceğim bundan sonra. Kendini koruyabilecek seviyeye gelene kadar seni eğiteceğim." Dibimde olduğu için eğik başıyla göz temasını kesmeden bana bakıyordu. Dedikleri beni bir tık germişti. "Korktun mu?" Tepkisizce ne diyeceğimi bekliyordu.
"Korkmadım."
"Kokun öyle demiyor ama."
"Kokum ne alaka ya?"
"Daha feremonlarını kontrol edemiyorsun, kurtlar kokularıyla iletişim kurarlar. Bu yüzden kokular ikinci dilimiz. Ve senin kokun korktuğunu açıkça belli ediyor omega. Bunları korkman için demedim, sadece haberin olsun ve ona göre hazırlıklı olman için uyardım."
Kurumuş dudaklarımı yaladım. "Nasıl kontrol edebilirim ki?"
"Takip et beni, ormanda her şeyi öğreteceğim sana." Tekrar önüne dönüp kaldırımda yürümeye devam etti. Onu onaylayıp takip etmeye başladım adımlarını. Yine hızlı yürümesine oflayıp yolun ortasında durdum. Beni ne zaman fark edecek diye beklerken gülümsemesini daha fazla tutamamış gibi bana dönerek gülmeye başladı. Onu ilk defa içten gülümseyerek gördüğüm için şaşkınca gülmesini izledim.
Neden gülüyordu ki?
"Omega, hızlan hadi. Bu seferlik hızımı azaltabilirim. Gel, önden yürü." Demek hızlı yürüdüğünün o da farkındaydı. Ona bir bakış atıp önüne geçerek yürümeye devam ettim. Orman uzaktı, taksi çağırmak içinse ne para yanımdaydı ne de telefonum. Bu yüzden ilk bahar mevsiminin son ayında, yeni yeni başlayan sıcağın altında, kaldırımda yürümeye devam ettim.
Savaş'ın yön duyusu mu çok gelişmişti, yoksa önceden de şehrin içini bildiği için mi yolu hiç şaşmadan yürüyordu anlamamıştım. Biz yan yana yürürken çok sevmediğim sıcağın altında muhtemelen güneş yüzünden kızarmış yanaklarım ve terleyen suratımla yürümeye devam ettim. "Atlas istersen bir taksiye binelim. Yorulmuş gibisin."
Kafamı Savaş'a çevirip "Parayı almayı unuttum ben." Dedim kısık sesle. Anında kaşları çatıldı. "Bende var, neden hiç sormadın? Sen taksi çağırmak istemeyince yürümek istiyorsun sanmıştım. Bekle bir tane bulayım." Hemen giydiği siyah kot pantolonun arka cebinden telefonunu çıkardı.
Kısık gözleriyle babanneler gibi tuttuğu telefona bir süre baktı. Kirpiklerinin altından bana baktı ve birkaç yere daha tıkladı. "Kurtlar arasında da kullanılıyor mu telefon?" Gerçekten merak ettiğim için sorduğumda "Pek kullanılmıyor, lazım olur diye betadan istemiştim." Beta dediği Batı mıydı?
"Batı mı?" Dişlerini sıkarak, başını salladı sadece. Ardından açık telefonu bana uzattı. "Sen arasana." Kullanamadığı için telefonu bana uzatmıştı. Bu hareketi bana tatlı gelirken gülümseyip aldım telefonu. Girmiş olduğu hesap makinesinden rastgele harflere basmıştı. Oradan çıkıp taksi durağını aradım. Durakla konuşmam bitince ormana baya yol olduğu için el mecbur yakındaki bir banka oturuduk beraber.
"Siz Batı'yla o gün ne konuştunuz ki?"
Batı'dan hoşlanmadığını bilsem de Batı bana yanıt vermediğinde bir umut Savaş söyler diye sormuştum. "Sadece istediği zaman sürüye katılabileceğini söyledim. Sürüyü sevmesine rağmen, insanlara yaptıklarını hoş bulmadığı için ayrılmıştı ve her kurt gibi o da sürüye bağlı olduğu için girmek istedi tekrar. Bende kabul ettim." Dedikleri doğru olabilirdi ama içimden bir ses başka şeylerin de olduğunu söylüyordu."Bu kadar yani?"
"Bu kadar." Korna çalan taksiyle bakışlarımı oraya çevirdim. Ayaklanıp taksiye ilerledik. İkimiz de arka koltuğa binince taksi şoförü aracı çalıştırdı. "Nereye götüreyim sizi?"
"Balfis ormanının yoluna kadar sür abi." Şoförü cevapladığımda "Kardeşim emin misiniz? Yani ormanı biliyorsunuzdur malum olaylar yüzünden. Başınıza iş açmayın sonra?"
"Başımıza iş açıp açmamak bizi ilgilendirsin, sen sür." Savaş'ın ters cevabına karşı taksi şoförü mahcup ifadeyle "Peki." deyip sürmeye devam etti. İnsanlara özel mi böyleydi yoksa sürüye de böyle mi diye meraklandım. Ama bu merakım da içimde kalacaktı galiba.
Yol boyunca Savaş'ın genç şoföre ters bakışları ve kokusunu daha fazla yaymasıyla geçmişti. Bu şoför de diğeri gibi geri gelmeyeceğini açıkladığı için biz indikten sonra gitmişti. İkimiz de umursamadan belli bir süre yolda yürüdük.
"Kurt formuna gireceğim, sırtıma bin." Dedikten sonra iri kurdu belirmişti hemen. Gözlerim yine iri iri açılmış, kalbim de eş zamanlı hızını arttırmıştı. Bu kurt şeyine alışmam uzun sürecek gibiydi.
İri siyah kurdu önümde kafasını eğerek eğildi. Kalbim neden daha hızlı kan pompalamya başlamıştı ki? Isınan yanağımla Savaş gibi kokan kurdun üstüne binip yüzümü tüylerine gömdüm. Sıkıca tutunmamla önce yavaş ilerleyen ama daha sonra çığlık atacağım şekilde hızını arttıran kurdun üstünde yolculuk yaptım.
Sonumda durduğunda midemin bulantısına karşı sakinleşmeye çalıştım. Umarım kusmazdım. Dağılmış saçlarım ve hafif tozlanmış yüzümle insana dönüşen Savaş'a baktım sinirle. O kadar yavaş ol dememe rağmen itinayla hızını düşürmemişti.
"Neden hiç yavaşlamadın!"
"Kokunu durduramıyorsun, kurtların kokuna merak duyup seni öğrenmelerini istemiyorum, bu yüzden hızım sayesinde kokuyu etrafa bırakmadan geldik. Ormanın en bilinmeyen tarafı burası. Burada eğitim vereceğim bundan sonra sana."
Eğitim eğitim deyip duruyordu, ne eğitimi olduğunu merak ettiğim için ses etmiyordum. Bu yüzden "Ne yapacağım ben?" diye sordum merakla.
"İlk eğitimin kurt olmak."
Bölüm sonu...
Umarım beğendiniz.
Eksik bir yer varsa söyleyin lütfen.
Diğer bölüme kadar hoşça kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Omega
FantasyAtlas arkadaşını bulmak için orman yoluna koyulmuştu başına geleceklerden bi' haber... Bxb