0.0

18K 315 73
                                    

"Ya ağabey yeter! Bıktım senin arkanı toplamaktan ya! Ayıp şu yaptığın biraz beni de düşün!"

Hastaneden yeni çıkmış eve gelmiştim, yine aynı manzara yine aynı şeyler yaşanacaktı!

Ağabeyim olacak bu pislik ise beni hiç düşünmüyor hep aynısını yapıyordu. Pantolonu bir yerde kemeri bir ayrı yerde! Utanmasa donunu da ortalıkta bırakacak!

"Ağabey!"

"Ne kızım ne?"

"Bu evin hali ne ya? Ben mecbur muyum senin arkanı temizlemeye?"

"Değilsin güzelim siktir et böyle kalsın. Daha iyi"

Çantamı üstüne attım. Gözlerimi devirip bedenimi de boş olan koltuğa yığdım.

Böyle çok kavgamız olurdu ama birbirimizden başka sığınacağımız kimsemiz yoktu. İyi anlaşırdık çoğunlukla ama konu temizliğe gelince düşman bile kesilebiliyoruz.

Ben Ülkü Karan 6 sene tıp fakültesi okuyup doktor olarak hayatına devam eden 25 yaşında genç bir doktorum.

Daha bir sene bile olmamıştır doktorluk hayatıma atılalı. Yeni mezun olmuştum. Ve yavaş yavaş yeni hayatıma ayak uydurmaya başlamıştım.

Ağabeyim ise salak olduğu için benim gibi başarılı bir öğrenci geçmişi olmamıştı.

Özkan Karan, kendi erkek giyim mağazası var. Küçük ama çok kullanılan bir mağaza. Oradan geçimini sağlıyor.

Bence ağabeyim evde kaldı 28 yaşında daha hâla nasibini bulupta gitmemişti. Gitsede şu ev bana kalsa!

Sarı saçlarımı toplayıp at kuyruğu yaptım. Koltuktan kalkıp etrafta ne var ne yok toplamaya başladım.

Tabii bir yandanda saydırmayı unutmuyordum.

Doktorluğa yeni başladığım bu hastanede fazla durmayacağımı yakında başka bir şehirdeki hastaneye atanacağımı söylediler.

Çünkü doktor sayısı az olan şehirlere benim gibi bir kaç doktorun daha atanacağını söylediler.

Bu ev ona kalsın, inşallah en yakın zamanda terk edeceğim bu şehri.

Bu mutfakta pek ev yemeği pişmez. Genellikle dışarıdan gelir sıcak yemek. Ama hiç bir şekilde 10 sene önce ki sıcak yemeğin huzurunu vermiyor.

Annem sıcak taze ev yemeği pişiriyor. Babam sofra hazır olana kadar bizim ödevlerimize yardım ediyor, annem neşeyle "sofra hazır!" Diye sesleniyor. Sofrada mis gibi yiyeceklerin kokusu burnumuza doluyor, gülerek yemeğimizi yiyoruz..

Bu güzel tozlu anılar hep eskilerde kaldı. Çok eskilerde. Babamın şehit haberi, bir çok şeyi kendiyle birlikte almıştı bizden.

Kaç duygu ölmüştü içimde, kaç travma saklıydı zihnimin en derinlerinde. Bedenim kaç yara almıştı bozulan psikolojim yüzünden. Ruhumda kaç silinmeyen yara oluşmuştu yaşadığım sorunlar yüzünden.

Ağabeyime sığındım, biz birbirimize sığındık devamını zaman sundu.

Ne olursa olsun ağabeyim olmadan yaşayamazdım ben. O zorlu günlerimde güçlü durmuştu. Bana destek olup iyi hissetmem için herşeyi yapmıştı.

Telefonumdaki açık ekrana öylece dalıp gitmiştim. Ne söylesem yemekte diye bakarken kaç okyanusa dalmışım haberim yok.

İzler SilinmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin