4. SUSKUN

41 10 14
                                    

"Kaydı yıldız, tuttun dileğini; gözden kaçırdığın, hiçbir yıldızın kendisi yok olurken dilenenleri gerçekleştirmeyeceğiydi."

⭐️

Sevgili Han,
Bugün yeni evimdeki ilk gecem ve korkuyorum. Çünkü ilk kez kendi evimden başka bir yerde uyuyacağım. Üstelik yanımda sırf korktuğu için bana sarıldığını söyleyen fakat aslında benim korktuğumu bildiği için bana sarılan bir babam da yok, yalnız hissediyorum. Dedem burada, günlerdir yanımdan bir an olsun ayrılmadı ama odalarımız farklı olduğundan ayrı uyuyoruz. Ondan benimle uyumasını istemekten utanıyorum, bu yüzden seninle konuşuyormuş gibi sana mektup yazma kararı aldım. Dedemden mektubun üstüne adresi de yazmasını isteyeceğim, sen de bana mektup yaz ki birbirimizden uzak kalmayalım. En azından telefonlarımız olana kadar. Han, ben gerçekten çok özledim seni. Az önce senin çizdiğin yıldızın silindiğini fark ettim ve tekrardan çizmeye çalıştım ama olmadı yine. Ellerim o kadar titriyor ki çizemiyorum doğru düzgün. Keşke burada olsan da sen çizsen. Neyse... Çiçeklerime iyi bakmayı ve ben olmasam da diğer çocuklarla arkadaş olmayı unutma. Sakın kendini odana kapatma, günlük tutmayı da elinden geldiğince devam ettir çünkü dönünce okuyacağım her gününü teker teker. Böylelikle hiç ayrılmamış gibi olacağız. Unutma, yıldızlara her baktığında göz göze geliyor olacağız.

Alev

Han'a yazdığım ilk mektup buydu.

Hatırlıyordum çünkü defalarca kez baştan yazmıştım, heyecanlıydım ve ne yazmam gerektiğini bilmiyordum. Üstelik mektupta da yazdığım gibi ellerim her zaman gereğinden fazla titriyordu, yazım bu yüzden okunmuyordu ve bunu fark ettiğim an, önümdeki kâğıdı çöpe atıp bir yenisini daha çekmeceden çıkarıyordum. Baştan başlıyordum yazmaya, bazı cümleleri değiştiriyordum. Çünkü en güzel haliyle göndermek istiyordum Han'a, yazdıklarımın önemli olduğuna inanıyor; bunu en güzel şekilde yansıtmak istiyordum. Cevap gelmediğini kabullendiğim ilk günlerdeyse düzgün yazmadığım için olduğunu düşünmüştüm, Han'ı suçlamaya çok sonradan başlamıştım.

Benimle konuşmak istemediğine kendimi inandırmış, yazmaktan vazgeçmiştim.

Daha doğrusu yazdıklarımı ona göndermekten vazgeçmiştim, hiçbir konuda Han'dan tamamen vazgeçebilmem mümkün değildi. Defterlere yazmaya başladığım ilk vakitlerde kalbimdeki tüm duyguları tarif bile edemezdim, ancak yaşayan biri beni anlardı. Ancak yaşayan biri, kalbimdeki kırgınlığın koca bir evrene dolacak kadar çok olduğunu görebilirdi ama önemsizdi, görmesindi.

Han görmedikten sonra bir başkasının beni anlamasının ne önemi vardı?

"Bu akşam maçlardan birine katılacağız."

Çalan telefonu açtığım an konuşan Han, bunu söylemişti.

"Sana da merhaba," derken imalıydım.

"Merhaba Alev. Görüşürüz Alev. On dakikaya kapıda ol, Alev."

Ardından telefonu kapattı, bense uzandığım yerden kalkıp banyoya yöneldim. Buraya geleli bir hafta olmuştu, bu bir hafta içinde Han ile fazla konuşmamıştık. Doğrusu odamdan bile gerektiği zaman çıkmıştım çünkü bunca yolculuğun ardından kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum.

Üstelik dedemin kaybını henüz tam anlamıyla atlatabilmiş değildim.

Tüm bu bir hafta içinde iki kez daha Tunalarla toplanmıştık, bu toplanmaların birinde Eslem'le arkadaş oluyormuş gibi davranmamızı istemişlerdi. Özellikle kalabalığın önünde denk gelmişiz gibi davranmalı, zamanla bir arkadaşlık kurmalıydık. Bunun ne için gerektiğini bilmiyor olsam da söylediklerini yapmıştım, Eslem ile birlikte alışverişe bile gitmiştim. Bunu teklif eden Eslem olsa da ben ondan daha istekliydim çünkü kuzenimden aldığım kıyafetleri o kadar giymiştim ki artık yeni kıyafetlere ihtiyaç duyduğumu fark etmiştim, aksi takdirde kendimi kötü hissederdim.

MATEMİN ÇAĞRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin