Uzun bir bölüm oldu. Bölümü beğenirseniz yıldıza basmayı unutmayın, keyifli okumalar...
❄️⛓️
4 | BAZI KIRIKLAR ONARILMAZ
Geri dönüşü olmayan yollar var ve insan, sonuna gelene kadar fark etmez bazen yanlış yoldan gittiğini.
Ama sonuna geldiğinde ne geri dönebilir ne de itiraz edip hayır bu doğru yol diyebilir. Öylece mahvoluşunu izler, mahvolduğunu bile bilmez. İçinde deliren tarafı, kendine zarar vermeye başlayana kadar fark etmez.
Şimdi, karşımdaki bu kusursuz sûretli adama baktıkça ve değdikçe gözleri, gözlerime; geri dönüşü olmayan bir hata yaptığımı bağırıyordu içimde bir taraf bana ve o çığlık çığlığa sese tek kelâm edemiyordum. Nasıl bir hatanın içine düştüysem o an, ne kadar çırpınırsam çırpınayım çıkamıyordum.
Yanlış kelimeler, bazen doğru insanı öldürür.
Kapıyı kapatsaydım belki konuşulanları duymama ihtimâli vardı fakat aksi gibi babamın odasına girdiğimde kafam o kadar bulanıktı ki kapıyı yarı açık olacak şekilde bırakmıştım, onun ise konuşulanları duymak için kapının bir metre gerisinde durması yetmişti. Kapıyı dinlememişti, hoş zaten kapı dinleyecek bir adam da değildi, benim bağırışımı duymuştu.
Ne olursa olsun, bir askere; üstelik de beni korumak için kendi mesleğini tehlikeye atmış bir asker hakkında böyle konuşmamalıydım. Evet; o, bunu yapıp beni korumamalıydı ve iyiliğim için bile olsa bana yalan söylememeliydi belki fakat ben de onun hakkında böyle konuşmamalıydım. Babama olan öfkemin kurbanı Alakurt olmuştu.
Haklıyken haksız duruma düşen ise ben olmuştum.
Gözlerime baktı sadece, sanki bir cevap arıyordu bende ama aradığı her neyse, cevabı bende yoktu. O an içimi kasıp kavuran pişmanlığımın izahı da yoktu.
Sessizlik bana azap veren bir sûrete bürünene kadar devam etti. Gözlerimi ondan kaçırıyordum çünkü gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamadım. Az önce yaşadığım ve ona yaşattığım bu saçmalığın izahı yoktu, mantığı da yoktu. Hata yapmıştım ama ağzımı açıp özür de dileyemiyordum çünkü bana... Bana çok derin bakıyordu. Benden nefret mi ediyor yoksa başka duygu mu besliyor anlayamıyordum.
"Az önce duydukların..." diye girdim söze. "Ben..."
Yüzündeki o güler gibi olan ifadeyi görünce sustum, buz kesmiştim ve devamını getiremeden aklıma dizilen sözlerin. Zaten bütün sözler de onun bu bakışından sonra yanıp yok olmuştu. Az önce, ona söylediğim her şeye rağmen... Güler gibiydi yüzü.
Kalbinin kırılmasını beklerken onun bir kalbinin olmadığını unutmuştum.
"Bak ben..." dedim bir kez daha, bu sefer kararlılıkla devamını getirecektim ama bana doğru ilerleyen adımları ve tam karşımda duran yüzünü görünce kapandı dudaklarım. Başını eğip bana baktı, ben de başımı kaldırıp ona baktım.
Dudakları alayla sağa doğru kıvrılırken yüzünde gülümsemeye benzer bir ifade belirdi. "Beni babana mı şikayet ediyorsun, prenses?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKAN
Teen FictionKalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır. ... Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı askerlerinden biridir. Bir gece vakti timiyle gittiği Kafes operasyonunda timdeki dostlarını acı bir şek...