3. GEÇMİŞİN ADIM SESLERİ

39 11 27
                                    

"Bir mum al eline, koy avucunun içine; attığın her adımla birlikte ilerlerken geçmişe, yansımadaki yabancıyı gör ve son ver, onca zaman çektiğin acıya içten içe."

⭐️

Attığım her adımdan sonra arkama bakmak, küçüklüğümden kalma bir alışkanlığımdı.

Yürüdüğüm yolun nasıl olduğu önemsizdi, engellerle dolu ya da tamamen engelsiz olması fark etmezdi. Tek bir adım atardım, ileri veya geri; arkama döner bakar, güvende olup olmadığımdan emin olduktan sonra yürümeye ancak devam ederdim. Babamı kaybettikten sonra geliştirdiğim bir kendimi koruma yöntemiydi bu, onun bir daha gelmeyeceğini fark ettiğim gün başlamıştım böyle yapmaya çünkü babam varken onun her daim arkamda olduğunu bilirdim. Beni ne olursa olsun güvende tutacağına emin olduğumdan adımlarımı hep korkmadan atardım fakat o gidince bir başıma kaldığımı çok geçmeden fark etmiştim, onun dışında kimse beni öyle koruyamazdı.

Onun dışında kimse, bana her adımımda eşlik edemezdi; biliyordum.

Tam da bu sebepten dönmeye başlamıştı kafam arkaya, bu yüzden seferinde kontrol ediyordum arkamda kimin olduğunu ve farkındaydım, hayatım boyunca kontrol etmeye devam edecektim. Çünkü bir kız çocuğunun babasını kaybetmesi demek, bir daha güvende hissetmemesi demekti.

Her düştüğünde onu tutan elin artık olmadığını, dizlerinin hep kanayacağını bilmesi demekti.

Kanasındı. Belki de yara bantları, babasız kızlar için vardı.

"İntikam almak mı istediniz?"

Karşımda Neslihan ismindeki polis duruyordu, yüzünde hiçbir ifade yoktu.

"Ben hiçbir şey yapmadım," diye cevapladım.

Histerik bir kahkaha attı. "Her şey tesadüftü diyorsun yani?"

"Hayır," derken sabrımın sonuna gelmiştim. "Hiçbir şey yapmadım diyorum."

"Buna inanmamı beklemiyorsundur umarım."

Sakinleşebilmek adına gözlerimi yumduğumda ona söyleyebilecek tek kelimemin kalmadığının farkındaydım, bu benimle üçüncü sorgusuydu ve birlikte belki de iki saati devirmiştik. Ona her ne söylersem söyleyeyim bana inanmıyordu. İşini yapıyordu, sorgulamak göreviydi. Bu konuda ona hiçbir şey söyleyemezdim fakat aynı konuları konuşmak, ikimize de hiçbir şey katmıyordu.

"Ben sizden hiçbir şey beklemiyorum," dedikten sonra duraksadım.

Ancak devamını getiremedim çünkü bir anda kapı açıldı.

İçeriye giren hemen hemen Neslihan ile yaşıt görünen bir başka polisti ama ben, onu ilk kez bu sırada görüyordum. Erkekti, yeşil gözleri vardı. Kumraldı, saçını kısa kesmişti ve göze oldukça hoş gelen bir tarza sahipti. Elinde bir karton bardak duruyordu, bardaktan dumanlar çıkıyordu.

"Ateş," dediğini duydum Neslihan'ın. "Her zamanki gibi erkencisin."

Sesinde ima vardı, yüzündeyse öfke... Ateş dediği polis, epey geç kalmış olmalıydı.

"Biliyorsun," derken alaylıydı Ateş. "Her zaman dakik bir insan oldum Nesli."

İkisi de genel olarak çok rahattı, polis olmanın ciddiyetinden uzaklardı. Belki de bu, Simirna'yı bir ülkeden ziyade bağımsız bir ada olarak görmeleri ve her şeyin eninde sonunda Hür'ün aldığı kararlara bağlı olduğunu bilmelerinden dolayıydı. Hür'den korktuklarını düşünüyordum, ondan gelecek emirlere bağlı hareket ediyor gibilerdi. Aralarından en çok Neslihan, ilkelerini gözetip doğru bildikleri doğrultusunda kararlar alıyor gibiydi. Belki de o, Hür'den de pek korkmuyordu.

MATEMİN ÇAĞRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin