~Günümüz~
Aklımı gerçek anlamda kaçırmak üzereydim. Sebebiyse iki gündür kayıp olan arkadaşım Batı yüzündendi. Haber verebileceğim bir ailesi olmadığı için polise gitmeye yeltenmiştim ama "eğer benden haber almazsan sakın polise gideyim deme" diye sertçe uyardığı için elim kolum bağlı şekilde öylece ne yapabileceğim hakkında kara kara düşünüyordum.
Gittiği yer hakkında bildiğim tek şey ise Balfis ormanı olmasıydı.
Evet, orman. Hem de girilmesi tehlikeli ve yasak olarak bilinen orman...
Oraya gideceğini söylediğinde gerçekten ciddi olacağını düşünmemiştim. Sadece ormanın yolunda gezer ve neden tehlikeli olabileceği hakkında bilgi edinip çevresine bunu havalı bir şekilde anlatacağını düşünmüştüm. Zeki, kaslı ve fit olması nedeniyle kızların gözü hep üzerindeydi ve dikkat çekmeyi sevdiği için o ormana gittiğini sanıyordum.
Ben ise ormana gideceğini söylediği gün annemin hasta olması yüzünden onunla hastanedeydim gün boyu.
Vaktim olmadığı için Batı'yı düzgünce uyaramadan ortadan kaybolmuştu ve kaçıncı cevapsız arama aldığımı sayamıyordum bile. Telefonu iki gündür olduğu gibi hep kapalıydı.
Endişem her saniye arttığı için ne yapabileceğimi düşünemiyordum, beynim işlevini durdurmuştu resmen.
Annem 2. günün sonunda hastaneden yoğun baş ağrısı yüzünden taburcu olduktan sonra onu düzgünce yatağına yatırıp evden çıkacağımı söylemiştim ve şimdi öylece yolun ortasında ne yapacağımı bilemeden bekliyordum.
Annemi hasta haliyle tek bırakmak istemesem bile tehlikeli bir yerde ortadan kaybolmuş en yakın arkadaşım söz konusuydu.
Kafamı iki yana salladım. Galiba ormana gidecektim. Yine kafamı iki yana salladım. Lanet olsun polise gidemezdim çünkü Batı'yı hayatımda ilk defa bu kadar ciddi bir şekilde beni uyardığını görmüştüm. Polise gittiğimi öğrense benimle konuşmayı bile kesebilirdi o uyarıdan sonra uyarısını ciddiye almadığım için. Birşey biliyordu da gitmemi istemiyordu işte.
"Offf!" Seslice ofladım. Ne yani ormana mı gidecektim...
Biraz daha seçenekleri gözden geçirsem de bir türlü düzgün bir çözüm bulamadığım için en sonunda omuzlarımı düşürüp, gözlerimi sıkıca yumdum. Başka seçenek mi vardı sanki.
Ormana gidecektim.
Telefon şarjıma baktım. Olası bir tehlikede sinyal verebileceğim kadar vardı. Önümden yavaş yavaş geçen taksiye umutsuzca el sallayıp durmasını sağladım.
Durduğu an ise gözlerim parladı. Demek ki şanslı gündemdeydim, gerçi şanslı günümde olsam tehlikeli bir yere gideceğim zaman hemen durması galiba şansız olmamın avantajıydı.
Taksiye bindikten sonra tereddütlü sesimle "Balfis ormanının yoluna sür abi dedim." dedim babam yaşındaki adama.
Adam ise "Delirdin mi evladım, başımıza iş açacaksın şimdi" dedi şaşkın ve korku dolu yüzüyle.
Ormandaki parçalara ayrılan birçok insan ölümünden sonra ormana giriş çıkış yasaklanmıştı. Parçalanan cesetler ise pençe iziyle dolu oluyordu genelde. Cesetlerin büyük bir kurt tarafından parçalara ayrıldığı söyleniyordu. Ama sadece bir kurdun bu kadar insan öldürmesi akla mantığa sığmıyordu.
Tüylerim ürperdi, ben de oraya gidecektim.
"Evet, oraya gideceğim." Sesim titrek çıkmıştı.
"Dönüşte almam ona göre düşün genç o zaman."
"Peki." dedim sadece.
Orman şehirden uzak olduğu için yaklaşık bir buçuk saatten sonra anca varmıştım orman yoluna. Taksi şoförü parasını verdiğim gibi bir saniye beklemeden hızla orman yolundan ayrıldı. Bu davranışı beni istemsiz korkutmuştu, yalnız kalmıştım.
Öğle vaktinin sonlarıydı şu an. Yol uzun olduğu için korka korka da olsa önce yolu inceliyordum herhangi bir ipucu bulabilir miyim diye ama sadece yoldu işte, orman yolu. Balfis ormanının yolu...
Arkadan gelen sesle tüylerimin dikenleri tek tek kalktı. Kafamı aniden oraya çevirdiğimde sadece düşmüş fındığını ağzına almaya çalışan bir sincap görmemle rahat bir soluk verdim. Gerçekten altıma yapacaktım.
Beni korkutan sincabın tatlılığını görmezden gelip, iki saat yürüdüğüm ve ormanın yolunun yol olmaktan çıkmış çamur ve taşlarla dolu yerine varıncaya kadar kalbimin yerinden çıktığı maratonu durdurdum.
Orman yolu çok uzundu ve gerçekten yorulmuştum. Buraya kadar Batı hakkında tek bir iz bile bulamadığım için orman yolundan sapıp bu sefer ormanın içine giriş yapma kararı aldım son cesur kalmış kırıntılarımla. Şayet aklım olsaydı asla ormanın içine girmeye tenezzül etmezdim.
Korka korka girdiğim ormanın içinde diken üstünde yürürcesine adım atıyordum. Kalbim çok hızlı atıyor ve duyularımın hepsini açık tutmaya çabalıyordum olası bir olaya karşı. Elimde sıkıca tuttuğum telefonumdan güç almak ister gibi daha sıkı tutundum.
O kadar yorulmuştum ki giydiğim beyaz tişörtün içi ıpıslak olmuştu mavi gömleğimle beraber, bir nevi korkudan da terlemiş olabilirdim.
Elime telefonu alıp Batı'yı aradım açar umuduyla ama en korktuğum şey başıma gelmişti.
Sinyal yoktu!
"Hayır. Hayır. Hayır. Hayır..."
Lanet, lanet gözlerim dolmuştu.
Derin nefesler aldım. Batı seni eğer canlı bulursam ve gebertmezsem bana da Atlas demesinler! Sinirlerim bozulmuştu. Bu kadar aksiyon bana fazlaydı bile, yine de o kadar yoldan sonra geri dönmek içimi yememi sağlayacağı için gücü kalmamış ve titreyen bacaklarımla orman yolunu aramaya devam ettim.
Batı'yı ismiyle çağırarak aramak daha kolayalaştırabilirdi işimi ama ölmemi de daha kolaylaştırabileceği için, zaten içime kaçmış sesimle Batı'yı arama çabama devam ettim.
Ormanda zaman kaybettikçe hava da kararmaya başlıyordu. Biraz daha bir iz bulamazsam eğer büyük ihtimalle Batı'yı bulamadığım için pişman olmuş halimle üzgün üzgün ormanı terk edecektim. Geceye kadar ormanda kalıp Batı'yı aramaya çalışacak kadar aklımı kaybetmemiştim henüz.
Hem acıkmıştım da. Hatta çıtırtılar eşliğinde adımlarımın sesi dışında artık karnımın sesi de benimle beraber eşlik ediyordu. Yine guruldayan karnım yüzünden durumun absürtlüğü komik geldiği için kıkırdadım istemsizce.
Karnımı tutup "Şhh aptal, izimizi kurtlara belli edip aç kurtlara yem olmamızı sağlayacaksın" dedim aklımdan şüphe ederek. Galiba ormanda dura dura kafayı yemiştim.
"Hmmm, galiba çoktan izini buldum bile" tam olarak ensemde hissettiğim soluk ve beraberinde gelen derin ses yerimden sıçramamı sağladı.
Kalbimin ritmi ise anında tavan yapmıştı. Yavaşça arkama döndüğümde uzun boylu ve cüsseli adamın yüzünden önce bedeni ile yüz yüze geldim.
Kalbimin hızlı ritmiyle dibimdeki adama korka korka kafamı yüzünü görmek için kaldırdığımda ve gözlerimiz buluştuğunda enseme anında yoğun bir sızı girdi.
Tanrım bu acı da neyin nesiydi.
Acıdan dolayı indirdiğim kafamı tekrar kaldırdığımda yabancı adamın da yüzünü buruşturup ensesini tuttuğunu gördüm. Akabinde ise gözlerim usulca kapanıp hızlı atan kalbimle bedenim kontrolü kaybedip düştü. Adamın hızla kolunu belime attığı anın dışında artık hiçbir şey hatırlayamayacağım şekilde bilincim kapanmıştı çoktan.
Bölümü nasıl buldunuz bakayım?
Sormak istediğiniz sorular varsa spoi vermeden yanıtlarım
Düşüncelerinizi içinizde birakmadan paylaşabilirsiniz benimle
Hadi ben kacar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Omega
FantasyAtlas arkadaşını bulmak için orman yoluna koyulmuştu başına geleceklerden bi' haber... Bxb