"Ansızın canınız yandığında ve her şeyin tam da o anda durduğunu sandığınızda, yanıldığınızı fark etmeniz uzun sürmez. Çünkü zehrini akıta akıta dönmekte olan akrep, zamanın durmaksızın ilerlediğini ve beklediğinizin aksine, herkesin hayatına devam ettiğini size kanıtlamakta gecikmez. Kendi gözlerinizle şahit olursunuz hiçbir şeyin değişmediğine ve öğretirler gerçekleri acımasız bir şekilde; kimse sırf sizin canınız yanıyor diye kendisininki de yansın istemez."
⭐️
Yalanlar ve yananlar.Bu hayatta yalnızca iki taraf olduğunu düşünenlerden olmuştum her zaman ama benim açımdan var olan bu taraflar, diğer insanlarınkinden farklıydı. Bana göre ya yalanların tarafında olurduk. Tüm gerçekleri yok sayar, kendimizi bir yalanın içinde büyütürdük fakat bilirdik, günün birinde sönecek mumların o gün geldiğinde yakacağı kişi olduğumuzu bilir ancak o güne dek başkaları yanıyor diye susmayı tercih ederdik. Ya da yananların tarafında olurduk bir anda, söylenen tüm yalanları uyutuyorken koynumuzda; günlerce yanardık başkaları olduğumuzun farkındalığıyla.
Seçenekler değişmezdi, seçeneklerin beraberinde getirdikleri de...
Bu yüzden eninde sonunda bu iki seçenek arasında bir tercih yapardık, her ne kadar tam aksinin yaşanmasını istesek de; eşiğinde duruyorken bir kapının çaresizce, geçmişte olup bitenleri yine yaşamamak uğruna adımlardık içeriye. Tamam derdik, sonu görünmeyen bir okyanusun içinde duruyorum. Yanmayız sanır ve yanılırdık. Bedenimize çarparak ilerleyen dalgalar koruyamazdı bizi, cümlenin devamını getirmemiz uzun sürmezdi. Ve buna rağmen yandığımı hissediyorum.
İçerisinde olduğum durum da tam olarak bu cümlenin devamının getirilmesinden ibaretti.
"Alev," dediğini duyduğumda birilerinin, gözlerim kendiliğinden açıldı.
Doğru duydunuz. Adım Alev ve buna rağmen yananlar tarafında olduğumu düşünüyorum.
Belki de kaderin bir şakası bu, ismimle hayatım birbirine oldukça zıt fakat biliyorum, bu durum bugünden sonra öyle ya da böyle sonlanacak. Çünkü bir kayıp daha verdim ben, eylüller benden birini daha aldı fakat bu sondu, bu benim sonumdu ve bir daha yaşanmasına izin vermeyeceğim.
İzin versem bile zaten kimsem kalmadı.
Benden kimsesizliğimi de mi alacak?
Varsın alsın, böyle olmayı isteyen yok ki zaten.
Bir başımayım, küçüklüğümden beri zaman zaman bunu düşünsem de artık gerçekten yalnızım çünkü tam tersine beni inandıracak kimse kalmadı ve bunu kalbimin derinlerinde hissediyorum, yalnızlığımın büyüklüğü altında eziliyorum. Kaburgalarım acıyor, nefes almakta zorlanıyorum ve bu kadarının fazla olduğunu, bu kadarının benim için bile çok fazla olduğunu düşünüyorum.
Bir zamanlar ailesini pencere kenarlarında bekleyen o küçük çocuk bile yok şimdilerde.
Çünkü o küçük çocuk, uzun bir süre kenarında durduğu uçurumdan düşeli çok oldu. Doğruları söyle Alev. Doğrusu... O küçük çocuk, cesaretini toplayana dek kenarında durduğu uçurumdan atlayalı çok oldu çünkü dayanamadı, birini daha kaybetme ihtimaliyle yaşayamadı. Gözünü her güne korkuyla açmaktan kurtulmak istedi; kaderinden, kendinden kurtulmak istedi. Peki ya sen?
Bense yirmi sekizimde olmama rağmen o çocuğun endişelerini taşımaya devam ediyorum.
Bir zamanlar altına sığındığım o dört duvarın harabeye dönmesini istemiyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MATEMİN ÇAĞRISI
Teen FictionÇünkü biliyorum. Gün gelir, inançlarımızı üstüne çatı yaptığımız o ev başımıza yıkılır; altından çıkamayız. O sırada anlarız da kaburgalarımızın doğuştan kırık olduğunu, hiçbir şey yapamayız. Sen hiç yuvanın enkazına bakarak ağladın mı? Ben ağladım...