24. Bölüm: Oyalı Yazma

830 52 14
                                    







" Yazması oyalı, kundurası boyalı yar benim aman aman, yar benim." 





Bölüm Şarkımız :

İki Keklik - Şöhret Hanım (söz yazarı)





                                                                                      **************


Dünyam durdu, soluğum kesildi. Ne zaman arabadan inip evimin önüne, ona koştum bilmiyordum. "Ne oldu burada !?"  Hızlı adımlarım beni yokuştan buraya kadar getirdiğinde nefes nefese kalmıştım. "İyi misiniz ?" Şokla yerden kalkan ve ardından Nehir'i kaldıran Cenk'in koyu yeşillerine dikmiştim yeşillerimi. Soluklarım düzene girdiğinde mahallenin iki yanında olan askeri araçları yeni fark ediyordum. Bakışlarımı etrafımdaki Kılıç üyelerinde gezdirdim. Hepsi baştan aşağı simsiyah kıyafetlere bürünmüş ellerindeki tabancalarla dikiliyorlardı evimin önünde. Şaka gibi geliyordu bu manzara. Geceye yaklaşmıştık ve hava karanlıktı ama onlar üzerindekilerle ayın aydınlattığı sokaktan daha zifiriydiler. "Size inanamıyorum gerçekten bu..." Sözleri yutmuştum sanki. Korku kanımda kol geziyordu.

Cenk üstünü silkeledikten sonra yeşilleriyle Nehir'in bir yerinde bir şey var mı diye kontrol ederken ben arkamda sesini duyduğum Ateş'e çevirdim bakışlarımı. Karşı kaldırımdaki jandarma ile konuşuyordu ama gözlerimi üzerinde hissetmiş gibi saniyesinde elaları bana döndü. Bense bakışlarımı ondan çekip Nehir'e çevirdim sıkıntıyla. "Bir şeyiniz var mı ?" dedim ikisine hitaben. İki dakika öncesine kadar o arabanın içinde kilitli kapılar ardında öylesine büyük bir korku almıştı ki bedenimi hala üzerimden atamıyordum.

İkisinin de bakışları bana döndüğünde Cenk karşılaştı önce sert bakışlarımla. "Emir böyleydi ama olması gereken bu değildi." diye açıkladı kısaca. Olması gereken onun yerine benim burada olmamdı. Gözleri ben ve Nehir arasında gidip geldi. Tanımıyordu onu ve benimle ne gibi bir bağı olduğunu kafasında oturtmaya çalışıyordu. "Siz ?" Bakışlarımla şimdi sırası olmadığını anlattım. Oda sağ olsun şıp diye anlamıştı. "Ben gideyim o zaman." Bakışları tekrar Nehir'e dönmüştü. "İyisiniz değil mi ? Biraz sert davrandım kusura bakmayın." Kızı nasıl saniyeler içinde tutup yere yatırdığından bahsediyordu. Ve şunu söylemeliyim ki yetişmeseydi Nehir şu an yaralanmış olabilirdi. Belki de çok daha kötüsü.

"İyiyim sağ olun." Bakışları Cenk'e değmeden benim üzerime çevrilmişti. Cenk yanımızdan ayrıldığında bana mahcup bir şekilde bakıyordu. Ellerinin üstü soyulmuştu. Dizi ve dirseğinde hafif çizikler vardı ama genelinde bir şey olmamıştı.

"Başını vurdun mu ?" dedim aklıma gelenle. Uzaktan da olsa ne kadar sert düştüklerini görebilmiştim. Başını vurduysa ne olur ne olmaz diye hastaneye gitsek iyi olabilirdi.

O kadar çekingen yaklaşıyordu ki sanırım burada neden olduğunu sorgulamamı falan bekliyordu. Haklıydı, deli gibi sorguluyordum ama onu incitmemek için merak etmiyormuş gibi davranıyordum. "Aslında ben konuşmak için gelmiştim ama sanırım gelmemem gerekiyormuş." Burada az önce yaşananlardan kendini sorumlu tutmuştu.  Etraftaki eli silahlı askerlere ürkek bir bakış atıp tekrar cam mavilerini bana çevirdi. "Başın belada mı yoksa ?" Öyle gözlerini belerterek bakmıştı ki bir anlık gülme isteği sarmıştı bedenimi. Anın haliyle bu pek mümkün olmadı.

Ben de etrafımdaki tanıdık yüzlere minik bir bakış atıp ona döndüm. "Sanırım öyle." dediğimde hala şokla bakması bana istemsizce küçük bir  çocuğu hatırlatmıştı. Kendi çocukluğum... Ben de tıpkı böyle en ufak şeyde bile abartıp gözlerimi kocaman açarak bakardım abime. Hep bana gözlerimin öyle kalacağını söyleyip korkuturdu beni. Çok sonradan bırakmıştım bu huyumu da. Kabul ediyorum çok garip bir çocuktum. "Beni burada bekler misin hemen geleceğim." Yavaşça başını salladığında arkamı dönüp Ateş'e doğru yürüdüm. Ali Abiyle konuşuyordu. Ben geldiğimde Ali Abi bana küçük bir selam verip Ateş'ten müsaade isteyerek uzaklaştı.

TİM (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin