︵‿︵‿︵༺✭༻︵‿︵‿︵Bulunduğum odanın ferah kokusunu alırken bir yandan Dinçer'in sakinleştirici kokusu karşısında gözlerimi birbirine sıkıca bastırarak kendime gelmeye çalıştım. Bir eli kolumda dolaşıyor, diğer eli ise saçlarımı okşayarak buradayım ben diyordu.
"Allah kahretsin." Dudaklarım hareket ederken aklımda canlananlar bir anda harekete geçmemi sağladı.
Dinçer geriye çekildi ve "Buradayım." dedi alnıma parmağını devamlı yumuşakça sürterek. "Düşünme Seren, ne hissettiğini biliyorum. Burandan sil düşüncelerini. Sana yardım edeceğim." Gördüğüm manzaradan sonra yaşadığım baygınlık ve birkaç dakika sonra uyandığımda geçirdiğim panik atak kendini fütursuzca hatırlatmaya çalışıyordu. Gerginlikten elimin altındaki yorganı sıktığımda fısıldadı. "Çatma, kaşlarını çatma. Sıkma kendini."
Doğrudan ruhuma ulaşan sesi içimi gıdıklıyorken içinde bulunduğumuz odanın kapısı açıldı. Kapı açıldığı gibi benim de gözlerim açıldığında bana yukarıdan bakan Dinçer ile göz göze geldim. O ise bunu yapmamı istemiyormuş gibi eliyle göz kapaklarıma dokundu. "Dinçer Bey?"
Gözlerim kapalıydı. "Evet." Ayağa kalktığı anda hissettiğim boşluk hissi bir anda rahatsız etti. O sırada sesini duydum. "Sahibini bulabildiler mi?"
"Henüz bu bilgiye ulaşamamışlar ancak şüphelendikleri bir vakayla uyumlu olabileceğinden bahsediyorlar." Avukatın konuşmasından sonra kapalı gözümden ister istemez yaşlar döküldü.
Dinçer birkaç saniye sessizliğini korudu. "Anlaşıldı... Peki onlara sadece benim konuşacağımı bildirdin mi?" Karşısındaki her kimse sözsüz bakışma geçmişti. "İyi, karakola gidip ifademi vereceğim ancak Seren yanımdayken şimdilik rahatsız etmesinler. Teşekkürlerimi ilet." Birkaç saniye sonrasında kapı sesi geldiğinde gözlerimi açtım.
"Dinçer?" Ne yapmaya çalışıyordu?
"Seren, seni bu konudan uzak tutmak istiyorum."
"Ne demek uzak tutmak istiyorsun?" Sırtımı dikleştirdim ve çatallaşmış sesimi düzeltmek için öksürdüm. "O şeyi bulan benken parmak izlerimi de tespit etmeyecekler mi sanıyorsun?"
Sorduğum sorudan sonra arkasına döndü ve camdan dışarıya baktı. "Tabii ki de parmak izini bulacaklar ama alakan olmadığını çok basit bir yöntemle anlayacaklar." Kaşlarımı çattım. "Ayrıca kendini kaybettin, Seren. Karakola gidersen gördüklerinden daha fazlasını göreceksin, daha fazlasını kaldıramazsın." Bir bakımdan haklıydı, sonuçta her gün kesilmiş ceset başı bulmuyordum. "Seni bu işe karıştırmadan her şeyin çözülmesini sağlayacağım, bana güven."
İç çektim ve gözlerine baktım. Gözlemlerime göre bu işin peşine düştüğünü anlayabiliyordum ama o an başka bir şeyi daha sorguladım. Biz neredeydik? "Neredeyiz biz?" Etrafa bakındım. Hiç tanıdık gelmiyordu.
"İstanbul'daki evimdeyiz." Tutunarak ayağa kalktım ve ona doğru yaklaştım. Dinçer'in evinde neden böyle bir hasta yatağı vardı ki? Bunları düşünüyordum, ta ki ayaklarımızın ucundaki manzarayı görene kadar.
Beşiktaştaydık.
Üstelik Beşiktaş'ın zirvesindeydik.
Dinçer belimden tutarak yüzümü yüzüne çevirdiğinde onunla göz göze geldim. "Sana bir şey soracağım." dedi her zamanki gibi sakince konuşarak. "Ama bunu yaptığım için kızmayacaksın, anlaştık mı?"
"Söz veremem."
"Çantanda o ilaçlardan..." Daha devam edemeden parmağımı ona doğru kaldırarak dudaklarına götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİBİRYA EKSPRESİ
ActionSeren Bademci belirli sebeplerden kaçmak için Rusya'da bulunan Sibirya Ekspresi'ne katılır. Yolculuk esnasında yalnız başına seyahat edeceği için iki kişilik bir oda kiralamıştır. Bahsedilen Ekspres altı gün sürecektir ancak Seren, seyahatinin ilk d...