Yüreğim ağzımda atıyordu. Bu coşku, kalbimin sahip olduğu bütün damarlarına işlemişti. Kanım coşku ile çılgına dönüyordu. Vücudumun her bir noktası elektrik saçıyordu. Heyecandan yerimde duramıyordum. Dört yıl boyunca emek verdiğim üniversiteden mezun olmama dakikalar kala başımdaki kepi tuttum. Tutuşum o kadar sıkıydı ki neredeyse kepin ucundaki püskülü koparacaktım. Birazdan başımdaki kep havayla buluşacaktı. Gözlerim etrafı inceliyordu son kez. Benim gibi mezun olmayı bekleyen yüzlerce öğrenci vardı. Aralarında gülüşüyor, bazıları ise ağlıyordu. Ben ise ailemi arıyordum. Geleceklerini söylemişlerdi fakat henüz kimse yoktu. Beni yalnız bırakamazlardı böylesine özel bir günde.
Elimde sıkıca tuttuğum telefonumu sabırsızca koluma vuruyordum. On dakikadan da az kalmıştı ve hala ortada yoklardı. Hayır, paniğe kapılmamalıydım. Geleceklerdi ve biricik Aslı'larını yalnız bırakmayacaklardı. Benim kendimle gurur duyduğum gibi onlar da benimle gurur duyacaklardı. Aklımdaki aptalca düşünceleri yok ettim ve biraz daha beklemeye koyuldum.
Elimde delicesine titreyen telefon rahatlamamı sağladı. Atikçe mesaj uygulamasına girdim ve merakla mesajı sadece benim duyabileceğim şekilde okudum.
" Aslı, seni hayal kırıklığına uğrattığımız için üzgünüz ama mezuniyet törenine gelmiyoruz. Kız kardeşinin resim sergisi var oraya ona destek olmaya gidiyoruz. Eğlenmene bak, seni seviyoruz. ''
Başımdan aşağıya dökülen kaynar suyu derinlemesine hissettim. Ona destek olacaklardı peki ya ben? Burada mutluluğumu tek başıma mı yaşayacaktım? Paylaşacak kimse olmayacaktı.
Kendi içimde hayal kırıklığını yaşarken gelen anons sesine dikkat kesildim. Sanırım artık vakti gelmişti, bitiyordu. Öğrenciler bir araya toplanmaya başlayınca bende onlara katıldım. Sahneye çıktım ve başımı dikleştirdim. Derin bir nefes aldım ve gülümsemeye çalıştım.
Gözlerim karşımdaki insanları izlerken diğer öğrenciler kafalarını arkaya çevirdi ve ekrana baktı. Ne olduğunu öğrenmek için bende kafamı döndürdüm. Ekran geri sayımı gösteriyordu. Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Ekrana dalmışken omzumu tutan eli farketmemiştim. Omzumdaki eli hissedince ufak çaplı bir şok yaşadım. Bakışlarım elin sahibine çevrildi. Ah evet, bu kampüsteki en yakın arkadaşım olan Mete idi. Üniversitenin ilk günü tanışmıştık ve kafamız uyuşmuştu. Çoğu zevkime o da ortaklık ediyordu.
Mete'yi görünce içime su serpilmişti. Eli omzumda, bana bakarak gülümsüyordu. Siyah buklelerini düzleştirmişti ve bu stil ona ayrı bir hava katmıştı. Simsiyah gözleri benim yeşillerimde dolanıyordu. Giydiği siyah takım elbise onu mafya lideri gibi gösteriyordu. O, bugün... ayrı bir yakışıklıydı. Sonunda göz temasını kesip kıkırdadım. Kaşı zevkle yukarı kıvrılmıştı. Kıkırdadığımı duyunca bakışı yumuşadı. Onunla aramızda abi-kardeş ilişkisi vardı. Aileme anlatmadığım şeyleri ona anlatıyordum ve o beni sabırla dinliyordu. Hayatım boyunca fazla arkadaşım olmamıştı. Gerçi Mete benim için arkadaştan öteydi.
Kıkırdamama bir son verdim ve dudaklarımı konuşmak için araladım. " İyi görünüyorsun, '' dedim. Bu sefer kıkırdayan o olmuştu. "İyi mi görünüyorum?,'' dedi. İçten bir ses tonuyla " Fazlasıyla iyi, '' dedim. Bunu söyledikten sonra tuhaf bir sessizlik oluştu. Daha sonra aynı anda sesli bir şekilde güldük.
Mete gülmeyi kesti ve işaret parmağıyla ekranı gösterdi. Gösterdiği yöne baktım. Aman Allah'ım! Sadece on saniye kalmıştı. Heyecandan zangır zangır titreyen elim kepi yeniden tuttu. Son üç saniyede herkes mutluluktan çığlık çığlığaydı. Dudağım anın keyfiyle yukarı kalktı ve işaret gelince kepi havayla buluşturdum. Asıl şimdi çığlık atmanın zamanıydı. Bir anda Meteyle göz göze geldik ve birbirimize doğru adım atmaya başladık. Aramızdaki iki adımlık mesafeyi beni kendisine çekerek kapattı. Kollarını bana sımsıkı bir vaziyette doladı ve ben de sarıldım. Başımı omzuna yasladım ve gözlerimi kapattım. Bu, huzurun kokusuydu onda hissettiğim. Hayır, daha önce ona karşı hiçbir duygu beslememiştim ve bunu da yapmayacaktım. Abi-kardeş ilişkimizden gayet memnundum, onun da benim gibi düşündüğünü umuyordum.
Kep attıktan sonra düzenlenen partiye katılmıştık. Saat neredeyse on birdi. Partinin yapıldığı yer bir gece kulübüydü. Elimde içkiyle en arka masada tek başıma oturuyordum. Bu, içtiğim üçünce bardaktı ve ben hala sağlamdım. Sanırım içki toleransım sandığımdan güçlüydü. Üçüncü bardak da bitmişti ve ben bir tane daha içecektim. Bunu isteyecek kadar ayıktım. Sandalyeden kalktım ve bara bir bardak daha almaya gittim. Delice dans edenlerin arasından sıyrılarak çıktım. Sarhoş olanlar, köşede yarınlar yokmuşçasına öpüşenler ve tuvalette kusanlar... Onları gördükçe tiksiniyordum. Göz devirdim ve bara doğru yaklaştım. Barmen bardakları kuruluyordu. İşine o kadar odaklanmıştı ki varlığımı fark etmemişti. Bardağımı tezgaha onun duyabileceği şekilde bıraktım. İşinden başını kaldırdı ve gözleri beni inceledi. Bakışları çapkındı, bundan hoşlanmamıştım. Boğazımı rahatsız olduğumu belli edecek şekilde temizledim. Anladığını gösteren bir hareket yaptı. Elindeki bardağı ve bezi bıraktı ve tezgaha doğru eğildi.
" Nasıl yardımcı olabilirim, genç bayan? '' Yutkundum ve arkasındaki içkiyi işaret ettim. O, en sert olanıydı ve ben onu istiyordum. Bugün keyfime bakacaktım. Adam kaşlarını çattı ve işaret ettiğim şişeye baktı. Göz bebekleri şaşkınlıkla büyüdü. İfadesine karşılık sadece kurnazca tebessüm ettim.
" Bunu mu arzuluyorsunuz? Bunun ne kadar sert olduğunu umarım biliyorsunuzdur,'' dedi. Başımı sallayarak hafifçe güldüm.
" Evet, biliyorum. Ondan bir bardak alabilir miyim lütfen?,'' dedim. Yavaşça başını salladı ve tezgaha bıraktığım bardağı sert içkiyle doldurdu. Bardağı bana uzattı. Almak için elimi bardağa götürdüm ama bardağı geri çekti. Kaşlarım çatıldı. Uyaran bir bakış attı.
" Bunun yanında yatıştırıcı bir şeyler ister misiniz?, '' diye sordu merakla. Sadece başımı olumsuz anlamda salladım. İç çekti ve bardağı bana uzattı. Bardağı elinden kaptım ve masama doğru yol aldım.
Masama doğru giderken içkiyi yudumlamaya başlamıştım bile. İlk yudum karşısında yüzümü buruşturdum. Vay canına, tahmin ettiğimden çok daha iyi ve sertti. Tam benlikti. Birden havaya girdim ve kıvırtarak yürümeye başladım. İçimden ne kadar küstah olduğumu düşündüm. Masama vardığımda Mete aklıma geldi. Gerçekten neredeydi o? Meteyi bir saattir görmemiştim. Hangi cehenneme kaybolmuştu? Yarısı boş olan bardağı masaya hızlıca vurdum ve elim çantamın içine daldı. Telefonumu buldum ve rehberden Mete'nin adına tıkladım. Telefon çalarken kulağıma götürdüm. Çalıyor, çalıyor, çalıyor... ama açan yoktu. Sinyal sesinden sonra sesli bıraktım.
" Mete, neredesin? Hemen buraya gel. Sahne tam bizlik, '' dedim ve kapattım. Her neredeyse gelmesi gerekiyordu.
Sesli mesaj bırakalı yarım saat olmuştu fakat geri dönüş olmamıştı. Şimdi gerçekten merak etmeye başlamıştım. Bu kulübün civarı hiç de masum değildi. Kötü işlerle uğraşan adamların ana merkeziydi burası. Bölge 045...
Kendimi mekandan dışarıya attım ve kulübün adına baktım. Papaz ve Kraliçe... Mekanın adı buydu. Daha fazla oyalanmamak adına mekanın etrafını aradım. Gözümü nereye çevirsem parti sonrası öpüşen çiftleri görüyordum, hatta daha fazlasını yapanları da. Tiksintiyle bakışlarımı onlardan çektim ve Mete'yi aramaya koyuldum. Nereye gitmiş olabilirdi gecenin bir yarısı aklım almıyordu.
Bakmadığım yer kalmadı derken duvarın arkasında saklanan iki kişi gördüm ve sanırım öpüşüyorlardı. Kızın elleri erkeğin boynuna dolanmıştı ve erkeğin elleri kızın belini okşuyordu. Kızın yerine benim tüylerim diken diken olmuştu. Tam oradan umursamadan geçeceğim sırada erkeğin elindeki doğum lekesi dikkatimi çekti ve bu lekeyi nerede görsem tanırdım. Mete... Ürkek adımlarla onlara yanaştım. Gözlerim gördüğüm görsel dolayısıyla fal taşı gibi açılmıştı. Aman Allah'ım... Mete'nin burada bu kızla ne işi vardı? Bu kızı tanıyordum. Yeterince masum olmayan biriydi. Kim bilir ne deyip de Mete'yi onunla yiyişmeye ikna etmişti. Çünkü Mete böyle biri değildi. Olamazdı...
Yutkundum. Mete'yi bu halde görmek tepemi attırmıştı. Daha fazla dayanamadım ve ses tellerimin yettiği şekilde bağırdım.
"Mete, ne yapıyorsun? ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPAZ & KRALİÇE
Teen FictionO gün kep attığımda başıma geleceklerden tamamen habersizdim...