︵‿︵‿︵༺✭༻︵‿︵‿︵Doğru sandığım ne çok yanlışım vardı.
En büyük hatalarımdan bir tanesi de buydu. Hayatta doğru saydıklarım gerçeklerle birebir olarak hiçbir zaman örtüşmemişti.
Mesela zayıf olduğum bir dönemde en yaralayıcı darbe beni kalbimden hedef alır, doğru saydığım bütün yanlışları silip atarak gerçekliğe ulaşmama neden olurdu. O sırada kan kaybederdim, soluğum kesilir; nefessiz kalırdım, oksijene ihtiyaç duyardım ama bu darbeden nasibimi almadan koca bir boşlukta yaşamaya devam ederdim. Boğulurdum, hareketsiz kalırdım ama gerçekler de bu demek değil miydi zaten? Doğru sandığımız tüm yanlışları siler, kendini en büyük acıyla hissettirir. Gelgitleri yürekten vurur, hayatının tam ortasına açılan boşluk sen farkında olmadan seni bulur. Kanına girer ve seni şah damarından yakalayarak öldürür.
Kayıt bitti.
Ekran kapandı.
Büyük bir dolambaçlı yolun ortasındaydım artık. Yakama doğru sandığım yanlışlar mı yapışacaktı yoksa en acı verici gerçekler mi?
İkisinde de her türlü mahvolacaktım.
Elimdeki telefon kaydını kapattım ve aynadaki yansımama baktım. Ben bile doğru değildim. Kırık camlara, yere dökülmüş parçalara göz gezdirirken ayaklarımın altındaki kanlar kendini ele verdi. Yere doğru eğilerek hap kutumu aldım ve ilacı çantanın gizli bir bölümüne yerleştirdim. Ben bu muydum?
Yine tuvalette kendi başına olan, bir yana çökmüş ve saçma planlar yapıyorken kendi canına kıymayı bekleyen o kız olmuştum.
"Sadece yaralanmış olanlar hedefini unutamaz Seren." dedim kendime fısıldayarak. "Yalnızca silahı doğrultan kişi namlunun ucunda olanı en kötü olarak bilir. Bu koskoca dünyadaki karınca tanesi kadar olan insanlar yalnızca en kötüleri hatırlar."
Ben bu muydum?
Ayağa kalktım, dirseklerimi lavaboya yasladım ve suyu açarak ellerimdeki kanları temizledim. "Güçlü olacaksın." dedim kırık aynadaki ölü yansımama bakarken. "Sen çok güçlü olacaksın."
Son olanların üzerinden aylar veya yıllar geçmemişti. Sadece yedi saat, dile kolay yedi saat. Halbuki benim katlanma seviyem her geçen saat daha azalıyor, gerçekleri herkesin yüzüne çarparak 'Biliyorum her şeyi!' demeye yaklaştırıyordu. Öfkeyle havluyu aldım ve yüzümü kuruladım. Yirmi dörtleri sevmezdim.
Tuvaletten çıkarken düşündüğüm tek şey devam edip etmeyeceğimdi. Buraya kadar iyi gelmiştim, her şey istediğim gibiydi ama mutlu muydum? Değildim, yorulmuş ve çok bitkin hissediyordum.
Koridordan geçerken yerdeki vazo kırıklarına bakarken sinir krizi geçirerek kendimi parçalamaya çalıştığım o yılları hatırladım. Koca bir dolap koridorun tam ortasına düşmüş, geçişi zorlaştırmıştı. "Teşekkür ederim." dedim yere bakarken. Aile fotoğrafını yüzüme doğru yaklaştırdım ve kendi çocukluk fotoğrafımı parmağımla okşadım. "Sen beni ayağa kaldıransın." Gözlerim annemin durgunluğuna ve babamın mutluluğuna takıldı. Dikkatlice babamın ve annemin yüzüne bulaşmış tozları da temizledim. Hemen arkamda omzuma elini atmış ama yüzünü göstermek istemeyen abim Vefa'nın gençliği duruyordu. Ardından yüzüne bulaşan tozları temizlemeden elimdeki fotoğrafı bir kenara bıraktım. "Her zaman ergenin tekiydin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİBİRYA EKSPRESİ
ActionSeren Bademci belirli sebeplerden kaçmak için Rusya'da bulunan Sibirya Ekspresi'ne katılır. Yolculuk esnasında yalnız başına seyahat edeceği için iki kişilik bir oda kiralamıştır. Bahsedilen Ekspres altı gün sürecektir ancak Seren, seyahatinin ilk d...