︵‿︵‿︵༺✭༻︵‿︵‿︵"GAME OVER!"
Rehber'in öfkeli yüzünü gördüğümde kahkaha attım ve kontrol düğmesine son defa basarak ellerimi havaya kaldırdım. Bana ters ters bakıyordu. "Kazandım, zaaa!" Ben ayağa kalkarak dans etmeye başlayınca Rehber göz devirdi. "Sen nasıl bir mafyasın ya? Mafyaların kaybettiği oyun mu olurmuş? Ezik."
"Sadece şanslıydın." dedi ekrandaki game over yazısına bakakalırken.
"Hayır Demirci, eğer rakibin polisse her türlü kaybedersin." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve elimdeki konsolu yan koltuğa bıraktım. Arkama döndüğümde ise Dinçer'i görmek bir anlığına duraksatmıştı. "Dinçer, kazandım! Kazandım, kazandım! Senin bu ezik kardeşini bahiste yendim."
Rehber ayağa fırladı. "Hayır, üç el maç atacağız."
"Rehber, 7 yaşındaki Direnç bu kadar ağlamamıştı farkındaysan." Kahkaha attığımda Dinçer gururlu bir tebessümle tek bir söz etmeden bana baktı. "Şeytanı benim artık. Enayinin motoruna kondum, zaaa!" Ellerimi birleştirip ovuşturarak cadı gibi güldüm.
"Tebrik ederim." dedi Dinçer, koluyla boynumu sarıp beni kendine çekerken.
"Gerçek bir cadı." dedi Rehber elindeki konsolu koltuğa fırlatarak. "Abi eğimleri çok iyi amına koyayım. 'Oynayalım mı, yenerim seni' gibi artist tavırlar sergilediğinde cahil cesareti sandığım için kabul ettim. Sonra 10-0 mağlup oldum, bir kadının hiç mi acıması olmaz?" Dil çıkardım. "Hayatımda hiç böyle sikilmemiştim." Ağzından bir anda fırlayan söz yutkunmama sebep olduğunda gözlerimi kapatıp kahkaha attım.
"İşte... Yirmi üç yıllık hayatın boyunca rakibini hafife almaman gerektiğini sana bir türlü öğretememiştim ama Seren sana bunu bu gün öğretebildiyse ne mutlu bana." Dinçer'in dudaklarından dökülenlerden sonra Rehber bozulmuş halde bana bakıyorken bilmiş bilmiş sırıttım. "Ne güzel işte. Bundan sonra da canavarlık taslamazsın." Elimle ağzımı kapatıp gülmeye devam ederken Dinçer odağını bana çevirdi. "Beth eşyalarını topladı, bavulların hazır." dedi Dinçer, kulağıma fısıldayarak.
Sesli bir şekilde iç çektim. "Gidiyoruz yani?" Başımı sallayarak cevap verdiğinde Rehber'e baktım. "Üf tamam, motorun senin olsun. Türkiye'ye götüremem zaten."
Rehber bu konuyu kapatarak kollarını birleştirdi ve Dinçer'e tuhaf bir ifadeyle baktı. "Ne zaman gidiyorsunuz?"
Cevap gecikmedi. "Az sonra." Dinçer'in cevabından sonra aralarında kısa bir bakışma geçti, ardından Rehber duvar saatine döndü ve başını salladı.
"Tamam, hallediyorum abi." Kaşlarımı çatarak Rehber'in gidişini izledim. Bu birkaç saniyelik bakışmanın anlamı neydi anlamamıştım ama onlara bakınca küçük bir göz temasında bile bir şeylerin döndüğünü kendi gözlerimle görmüştüm.
"Sen az önce kardeşinle konuşurken telepati yolunu mu kullandın yoksa ben mi yanlış gördüm?" Şüpheli bakışlarıma karşın gözlerini kapatıp olumsuzca başını salladı. "Neyse, bütün soyunu her türlü hile hurdayla ben mağlup edip kurutacağım Dinçer Soysal! Artık buna emin olabilirsin."
İstek noktaları ağır basan cümlem onu alçakgönüllü bir cevap vermekten vazgeçirmedi. "Soyum kuruyacaksa sen kurut, öleceksem sen öldür beni." Yüz ifadesi o kadar kendinden emindi ki söylediklerinin ciddiliğini sorguladım. "Şahsam ve eğer ki şahbaz olmam gerekecekse sen yap bunu. Gerekiyorsa ben kapatırım kendimi kafesine." Kontrollü bir şekilde yüzüme yaklaştı, dudakları ile dudaklarım arasında pek bir mesafe payı kalmamıştı. "Çünkü bunu senden başka kimse başaramaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİBİRYA EKSPRESİ
ActionSeren Bademci belirli sebeplerden kaçmak için Rusya'da bulunan Sibirya Ekspresi'ne katılır. Yolculuk esnasında yalnız başına seyahat edeceği için iki kişilik bir oda kiralamıştır. Bahsedilen Ekspres altı gün sürecektir ancak Seren, seyahatinin ilk d...