Kaskatı olmuştum. Gözlerimi açmayı sonunda akıl edince kaşlarımı çatarak Barış'a baktım.
"Ne mal bir çocuksun amına koyayım öpme öyle ulu orta"
Gergin olmasına rağmen gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı. Şerefsiz herif kendisi gerginken etrafındakileri de germek en iyi yaptığı şeydi.
"İlk defa öpmüyorum ne bu heyecan"
Ben bu hayvana acıyarak yanlış yapmıştım bir şeyi yoktu bayır domuzunun.
"Çocuktuk canım en son öptüğünde ayrıca heyecan falan da yapmadım"
Ayrıca çocukken de öyle durup durup öpmezdi. Nadirdi onun öyle sevgi tomurcuğu olmaları. Laan bu yoksa!
Dudaklarımı ısırarak Barış'ın omzuna sert bir yumruk attım.
"İnşallah bana yazılma gibi bir gayen yoktur bayır domuzu"
Kahkaha atmaya başlamıştı. Bildiğiniz kahkaha atıyordu.
"Bayır domuzu ne korkunç bir sevgi sözcüğü"
"Sevgi sözcüğü değil!"
Kibar uyarımla gülmemek için dudaklarını ısırarak ellerini teslim olur gibi yukarı kaldırdı.
"Yazılacağım son kadın bile değilsin"
"Çocuklu kadınlardan bana sıra gelmez haklısın"
Yüzünü buruşturarak ayağa kalktı.
"Çocuklu kadın demişken ben bir gidip öğreneyim şunun derdi neymiş kal sen burada Zuhal"
Onun gibi ayaklanarak, saçımı savurdum. Olayın tam ortasında yer alan biri olarak kesinlikle görkemli bir kalkış gerekliydi.
"Gelmiyorsun Zuhal!"
Uyarıcı ve sert çıkan sesini gram şeyime (kafama) takmadan gülümsedim.
"Biz bir ekibiz" şirin sesimle elimi çak yapması için ona uzattım.
"Yalan haber o"
Pes etmeye hiç niyetim yoktu. Çak yapmadığı elimi gözüne sokarak tekrardan şirin bir tavır takıntım.
"Biz bir ekibiz değil mi. Uzun ve huysuz gibi"
"Huysuz olduğunu kabullendin sonunda" yüzüne doğru tuttuğum elimi yüzünden çekerek gülümsedi. Ben ne diyordum o ne anlıyordu.
Elimi tekrardan yüzüne sokup "biz bir ekibiz" deyince dayanamayarak sonunda çak yaptı. İnat yılanı deliğinden çıkarır arkadaşlar. Yılan Barış anladığımız üzere.
"Hadi şimdi yukarı çık tatlı tatlı otur tamam mı ekip arkadaşım"
Benimle çocuk eğler gibi konuşması sinirimi bozsa da aklıma gelen küçük tatlı bir plan sayesinde konuyu uzatmadan başımı olumlu anlamda salladım.
Duracağıma inanmış olacak ki daha fazla bir şey söylemeden aşağı koşmuştu. Şimdi yukarı çıkıp az önce Barış'ın cebinden arakladığım telefonla planıma geçebilirdim. Şifresini bilmiyordum ama bu ufak bir sorundu. Barış gibi aklı eksik bir adam en fazla ne koymuş olabilirdi şifreyi.
Yarım saat sonra
Olmuyordu! Lanet gele ya. Olabilitesi yüksek her şeyi denemiştim olmuyordu. Telefonu puk etmem an meselesiydi. Ne yapmış olabilirdi bu embesil.
Düşünelim Barış ne severdi. Kadınlar, fasulye, dağınıklık ve köyünden başka.
Köyü!
Rize!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazması Oyalı / Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Hah yazman da oyalı, köyden indim şehire falan mı çekiyoruz hayırdır"