Bir anda peçemi açtım. Karşımda ki cüsseli adam çok şaşırmıştı. "Prenses Saryx Aviva?"
"Evet ben prenses Saryx Aviva'yım. Annesi bir suikastçı tarafından öldürülen. Kraliçe Jesica'nın kızıyım."
"Ama sen nasıl? Anneni..." Durdu. Konuştum. "Annemi ne?" Ben bu sözleri söyledikten sonra herkesin karşımda ki piçi öldürmek için,belli etmeden hançerlerini tuttuklarını fark ettim. Alec bile hançerini çekmeye hazırdı.
"Anneni ben öldürdüm." Adam benden birazcık uzaklaştığı anda herkes aynı anda hançerlerini çektiler. Ben de hançerimi çekip üzerine atıldım. Hızlı bir şekilde onu bacağından yaraladım.
Eğilip bacağını tuttuğu anda herkes karşımda duran piçi kollarından ve bacaklarından tutup yere yatırdı. Artık savunmasızdı. Eğilip hançerimi boğazına doğrulttum.
"Son sözlerini et. Adi piç."
Son sözleri; "Sen de ölüceksin." Oldu. Son bir nefes daha verdikten sonra hançerimi onun boynuna sapladım. Hançeri saplamamla odaya onun gibi pisliğin teki olan adamları girdi. Hençerlerini çekip üzerimize atıldılar. Zaten iki kişilerdi kolay olacaktı.
***
Tamamdır. O adi herifi öldürdüm. Artık prenses hayatıma geri dönecektim.
FEYRE
"Bu nasıl olabilir? Saryx öyle bir şey yapmış olamaz yalan söylemeyi bırakın! Saryx, kimseyi öldürmez ve zarar vermez! Lütfen... Doğruları söyleyin."Muhafızlar "Üzgünüz Kraliçe Feyre ama o bunu yaptı. Dört muhafızı vurdular. Ayrıca sadece Prenses Saryx yoktu. Bir kaç krallığın vârisleri de vardı. "
Saryx sen nasıl bunu yapabilirsin?
***
Saryx'in yarattığı bu olaylar üzerine babam tüm Douvalon muhafızlarını ve Douvalon askerlerini kasabaya göndermişti. Saryx'in yarattığı bu olayları babam ve Elizabeth'e haber verdiğimde onlar da benim gibi yıkılmışlardı. Gülen yüzlü bir prensesin böyle psikopat bir manyak çıkacağını kim bilebilirdi ki?ALEC
(Ah prenses Saryx Aviva! O intikam duygusuna yenik düştün. Öleceğinden haberin bile yok. Sana ihanet edeceğimden haberin bile yok. Annenin intikamını aldığını sanıyorsun. Ancak bir kraliçe olamadan geberip gideceksin. Yalan söylemiştim. Aslında anneni öldürmezsem seni öldüreceklerdi diye bir şey yok. Bu sadece senin güvenini kazanmak için birinci adımımdı. Siyah- beyaz saçlı kraliçenin canına kıymıştım. Şimdi de kızının canına kıyacaktım. Ancak bu biraz zor olacak galiba. Öldüreceğim kız çok zeki, hızlı, güçlü, kolay güvenmeyen bir kızdı. Ama benden kaçamazdı.)SARYX
Herkes oda da ki cesetlere bakıyordu. Alec hariç. Alec başını eğmiş bir şeyler düşünüyordu. "Alec." Alec bir anda başını yavaşça kaldırdı. "Efendim." Konuştum. "Neden yıllarca bu adamı öldürmedin? Ve öldürmek için bizi bekledin?" Gerçekten onca olaydan sonra sadece merak ettiğim şey bu.
Alec "Ondan korkuyordum. Eğer bir işte başarısız olursam beni öldürmekle tehtid etti." Ne! Bu şerefsiz herife daha acılı bir ölüm gerekiyormuş anlaşılan. Şu anda ölmeseydi ona neler neler yapardım.Gözlerimi Alec'ten çekip Reyna ve Seth'e diktim. Hiç şaşırmadık bir olay çaktırmadan kavga ediyorlardı. Ancak Alec'in bunu anlamasını istemiyordum. Ondan dolayı gözlerimi Alec'in soluk mavi gözlerine buluşturdum. Neyse ki Alec hiç bir şey anlamadı.
***
Simsiyah atlarımıza binmiş geri prens ve prenses hayatımuza geri dönüyorduk. Alec önden gidiyordu. Hala onu affetmemiştim. Hiç bir zaman affetmeyecektim. Ancak eğer ben ölmeseydim annem ölecekmiş. Ondan dolayı annemi öldürmüş. Ancak şunu bilmesi gerekiyor ki annemi öldürmesi beni kurtardığı anlamına gelmiyor. Seth "Saryx." dedi. Hem ona bakarak hem de yola bakarak "Efendim." dedim. Seth derin bir nefes alıp "Elizabeth iyi mi?" İnanamıyorum! Ailelerimiz bizi arıyor ancak bu gerizekalı prensesinin peşine düşmüş. Acaba bir haftadır aklı neredeydi? "Evet güvende." dedim. Seth "İyi ona bir zarar gelirse tüm Müphera diyarı başıma yıkılır. Farkettim ki... Ona o kadar aşığım ki. Ablanın balosunda Elizabeth ile birlikte dans ederken o kokusu... Birisini deşecek gibi bakan mavi-kahverengi gözleri. Dik duruşu... Onu çok seviyorum ona bir şey olurasa ben ne yaparım. O gün onunla dans ederken sıcacık elinin omzum da gezmesi. Tarif edilemez bir histi." Vay be! Bu kadar hanımcı olduğunu bilmiyordum. Ama Elizabeth soğuk bir insandı acaba ona nasıl ısınmıştı. Ya da Elizabeth'in yüz yıl da bir gerçekleşen insaflığı mı tutmuştu? Ve ya oda Seth'e aşık olmuştu. Bir insanın sert olduğu aşık olmayacağı anlamına gelmez değil mi? Alec durdu. Eliyle bize durmamızı işaret etti. Durduk. Hayatıma bir kere daha lanet ettim. Çünkü Douvalon, Wailantha, Genya Krallığı ve bir çok krallığın muhafızları bizi bulmaya gelmişlerdi. Bok mu vardı da vârislerinin peşine düşmüşlerdi. Kafamız yarılsa zerre umursamzlar. Ama krallıkta bir suikastçı varsa ve çocuklarını bulamadılarsa çocukları kayboldu ya da suikastçı oldu diye düşünürler. Aslın da ailelerimizin tek amacı bizi kral ve kraliçe yapmaktı. İstemediğim ve ya istediğim bir kişiyle zorla evlendirilip, dünya ya yeni vârisler getiriyorduk. Biz de kendi çocuklarımızı ailelerimiz bizi nasıl evlendirdiyse biz de aynısını, kendi çocuklarımıza yapıyorduk. Biz de maalesef onların hayatlarını mahvediyorduk. Karşımız da zırh giyinmiş hançer, kılıç ve okları ile süslenmiş olan muhafızlar vardı. Hay ben böyle işin! Tolstoy'da gelmişti. Ve Douvalon ordusundan beş alti kişiyi yanına almıştı Tolstoy. Yanına aldığı kişiler ise ordu da ki en güçlü olanlardı. Bizi parçalayacak gibi bakıyorlardı. Tolstoy bembeyaz atından indi. Biz de simsiyah atlarımızdan indik. Ardından tüm muhafızlar atlarından indi. Tolstoy herkese baktı ben hariç. Sonra da bana baktı. Siyah beyaz-saçlarım siyah peçemin altından yüzüme düşüyordu. Benim kim olduğumu biliyorlardı. Ancak neden tepki vermiyorlardı? Tolstoy tepki vermeden boş boş yüzüme bakıyordu. Ta ki hançerini çekene kadar. Bir hançerine bir bana baktı. Tolstoy beni öldüremezdi. Biz birlikte büyümüştük. Tolstoy sadece bana bakıyordu. Gecenin bir yarısı ellerimizi kana bulayacaktık. Ancak suikastçılığın kuralı buydu. Tolstoy ve benbirbirimizin gözlerinin içine bakarken, rüzgar esmeye başladı. Rüzgar Tolstoy'un simsiyah saçlarının her bir teli bir sağa bir sola dalgalanıyordu. Birlikte büyüdüğüm çocuk bana düşman kesilmişti. Dudaklarını ıslattı. Gözlerini benden çekip diğer suikastçılara baktı. Tolstoy ve adamları bir anda üzerimize atıldılar. Hazırlıksız yakalandığımız için ölme potansiyelimiz daha fazlaydı. Hançerlerimizi çekip biz de onların üzerine atıldık. Tolstoy ilk bana saldırmayı seçmişti. Tama
hançerini bana saplayacakken bir ok Tolstoy'un boynunu delip geçti. Sonra diğer muhafızların boynunu delip geçti. Tüh ya! Onları biz öldürememiştik. Üstümüze küçük bir kan damlası bile gelmemişti. Hepimiz hızlı bir şekil de arkamızı döndük. Bir kadın elinde ok tutuyordu. Rüzgar iyice kuvvetlenmeye başlamıştı. Kuvvetlenen rüzgar karşımızda ki kadının siyah-beyaz saçlarını bir sağa bir sola dalgalandırıyordu. Aynı kahve-mavi gözleri vardı. Aynı annem gibi saçları anneminkinin aynısıyıdı. Siyah peçeminin altından bana baktı. Bana baktığı anda sanki kanı donmuştu. Elinde ki oku yere düşürdü. Hala ne olduğunu anlayamamıştım ancak ona saldırmayacaktım. Hiç birimiz bu genç kadına saldırmıyorduk. Çünkü bizi kurtarmıştı. Hiç tanımadığımız bir kadının bizi kurtarması acayipti. Alec "Merhaba. Siz kimsiniz ve bizi neden kurtardınız" Kadın peçemi açtı. Karşımda duran kişi... Annemdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLAR VE ACILAR 1 MÜPHERA DİYARI (DÜZENLENİYOR)
FantasyÖlümler, ihanetler ile yüzleşecek bir kraliçe. Gizemli bir katil. Feyre Aviva'nın yaşadığı krallıkta bir çok ölümlere sebep olan bir prenses... Douvalon Krallığı'nda ölümler gerçekleşir. Bu olaylar ilerler ve Douvalon kraliçesinin ölümüne sebep olu...