200 yorumm 🎀
***
Chan üçüncü kutuyu bitirdiğinde Seungmin daha yeni birincinin sonlarına gelmişti. Açıkçası hem uzun zamandır içmediği hem de pek içmek istemediği için yavaş yavaş tüketiyordu. Bacaklarını Chan'ın bacaklarının arasından sallandırmış, ikisi de dip dibe otururken farklı sıkıntıları olmasa bu halleri sadece oturmakla kalmazdı.
İç çeken Chan ile beraber "Canını sıkma." diye mırıldandı Seungmin, kendisine dönen adamla gülümsedi. "Ben senin yanındayım, Minhyuk geçmişte kaldı, o çocuk geçmişte kaldı, sen unutturdun."
"Ben mi?"
"Sen ya..." diyerek güldü hafifçe. "Sen Chan."
Başını çeviren Chan ile ikisinin burunları birbirine çarparken midesindeki o hayali kelebeklerin delirdiğini hissetti Seungmin, ikisi de heyecanla bir nefes alırken Chan'ın bakışları usulca onun dudaklarına inmiş, çekinmeden bakmıştı birkaç saniye.
"Ben ya," diyerek hafifçe güldü Chan gözlerini onun dudaklarından çekmeden. "Ben varım, değil mi? Söylesene Seungmin, neden ben?"
Arabadaki konuşmalarını hatırlatmasıyla güldü Seungmin, ona biraz daha yaklaşırken "Çünkü," demişti Chan'ı şımartarak. "Çok yakışıklısın Chan... Sana baktığımda nefesim kesiliyor."
"İlk nedenin beni benden aldı." diyen Chan kahkaha attığında öz güveni de yerine gelmişti, Seungmin gülerken tekrar eski pozisyonlarını almalarını sağladı Chan.
"Sonra..." dedi Seungmin, dudağını ısırdı. "Çok güçlüsün... Mesela Jeongin de var, Changbin de ama sen... Çok farklısın. Yani genelde belimden tutup destek olurlar bana ama sen direkt yük değilmişçesine kucağına alıyorsun ve bu kalbime çok zararlı."
Keyifle kıkırdayan Chan burnunu onun burnuna sürttüğünde Seungmin de gülerek ona bakmış, "İraden mesela," demişti. "İradeni cidden çok seviyorum, çok hoşuma gidiyor çünkü her zaman çıkar yolu aramaya yöneliksin. Mesela ben önceden öyleydim artık düştüm mü, hep düşeceğim kafasındayım ama sen böyle değilsin ve alternatif yollar yürütebilmen çok güzel, ha bir de..."
Güldü. "Kendini koruyabiliyorsun mesela, karşında canını çok sıkan bir durum olsa da veya aynı böyle... Kalbin hıphızlıyken bile hâlâ sınırımızı koruyabilmen... Bu yüzden sen Chan."
Chan kötü geçen gününü unutmuştu bile, sadece mutlu bir şekilde gülerken başını uzattı ve dudaklarını karşısındaki çocuğun burnunun ucuna bastırıp çekildi. "Biraz daha durursam koruyamayacağım."
Ayaklandığında kahkaha attı Seungmin ve elinden yakaladı hemen. "Dur, kaçma. Bir şey isteyeceğim."
"Hım."
"Beraber." dedi. "Cupcake yapalım."
Bunu beklemeyen Chan şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Bu saatte mi?"
"Gece boyu açık marketler niye duruyor? Yapalım. Canım çekti."
Canının çekmesi yeterliydi, "Tamam." diyen Chan direkt kabul edip cüzdanını alarak geldiğinde Seungmin koltuğa tutunarak ayağa kalkmış ama odasından çıkan Chan hızla koşarak yanına gelmiş ve düşmesin diye elini beline sararak onu kendine yaslamıştı.
Seungmin gülerek ona baktı. "Seninle." dedi. "Markete kadar yürüyerek gelebilir miyim?"
"Yorulmaz mısın?"
"Dinlenirsin ki benimle sen."
Gözleri buluşan ikili gülümsediğinde reddetmedi Chan, belki beş dakika bile sürmeyecek market yolu onlar için yarım saat olmuştu ama önemi yoktu. Seungmin yürüyebildiği için mutluydu, onun mutlu olması da Chan'a yetiyordu.
