"Vedalar genelde ansızın ve beklenmedik olurdu. Arkasında büyük bir acı, derin bir sızı ve kapanmayacak bir iz bırakırdı. Bil diye söylüyorum senin için ölürüm derken hep fazla ciddiydim."
Bige
Misafir geldiğiniz bir evde size ait olmayan bir telefonu açmak birçok yönden yanlıştı. Seçil Tozlu'nun telefonu açarken ne düşündüğümü bilmiyorum fakat telefonda duyduğum şeyler oldukça endişe vericiydi. Bir adamdan kaçan bir kızdan bahsetmişti. Seçil'den kaçan ve Kalender'lere ulaşmak isteyen o kız kim olabilirdi? Telefondaki adam söyleyeceklerini söyledikten sonra telefonu kapattığı için daha fazla bir şey öğrenememiştim. Kimse beni bu odadan görmeden dışarı çıkarken aklımda birçok soru işareti vardı.
Seçil kimi elinde tutuyordu?
Merdiveni inerken başımı iki yana sallayarak yukarıda duyduklarımı zihnimin kuytularına gönderdim. Tozlu ailesinde dönen entrikalarla ilgilenmiyorum. Başımda onca sorun varken bir de bu ailenin çevirdiği dolapları kendime dert etmeyeceğim. Aşağıya indiğimde herkes oturma salonuna geçmişti. Karun ve Ümit bir köşede kendi aralarında konuşuyordu. Gurur ve Çağıl pencerenin yanında duruyordu ve ifadeleri fazla ciddiydi. Sanki ikisinin de hoşlanmadığı tatsız bir konu hakkında konuşuyorlardı.
Melek ve Levent ise yan yana koltuklarda otururken telefonda birbirlerine bir şeyler göstererek gülüşüyorlardı. Farah'ın annesi ve diğer akrabaları da salonun bir köşesinde oturuyordu. Gözlerim kısa bir an Seçil'e ilişince yukarıdaki telefon görüşmesi aklıma geldi. Her fırsatta Gurur'a kaçamak bakışlar atan bu kızıl şeytan ne işler karıştırıyordu? Ne halleri varsa görsünler bir de bunu kendime dert etmeyeceğim. Benim sorunlarım bana yeterdi.
Dünürümüz Demet Hanım'ın yanına oturduğumda başını çevirip solgun suratıma baktı. Karun'dan dolayı yemek masasından kalktığımı iyi biliyordu. Bilgece bakan gözlerinin ardında dostane bir ifade belirdi. "Bebeği isteyeceği zamanlar gelecek ama şu an için çok erken." Bu konuda canımın sıkıldığını herkes gibi o da anlamıştı.
Bakışlarını çevirip gözlerini Karun'a dikti. "Ümit'in onun hakkında anlattıkları doğruysa bebek konusunda ona zaman tanımalısın." Anlaşılan herkes Karun'un geçmiş travmalarını biliyordu. Elimden geldiğince Karun'a karşı sabırlı olmaya çalışıyorum ama bazen beni çok zorluyordu.
İç çekerek nefesimi sesli bir şekilde verdim. "Ondan nasıl bir baba olacağını bile kestiremiyorum." Ciddi bir yüz ifadesiyle Ümit ile sıkıcı işler konuşan Karun'u izliyordum. "Bazen onu hiç tanımadığımı düşünüyorum."
Bir bacağını diğerinin üzerine atan Demet Hanım güldü. "Kadınlar ve erkekler birbirinden çok farklı. Bebek rahmine düştüğü an kadında annelik içgüdüleri gelişir, o an anne olursun. Ancak erkeklerde böyle değil. Onlar çocuklarını kucaklarına aldıklarında baba olurlar, öncesinde değil."
Manidar gözlerle karnımı işaret etti. "Onu hisseden ve dokuz ay boyunca hissedecek kişi sensin, Karun değil. Dokuz ay boyunca senin karnında büyüyor, seninle besleniyor, acını, üzüntünü ve endişeni seninle hissediyor. Bunlar Karun'un yaşamayacağı şeyler. Bu yüzden sen şu anda annesin fakat o henüz bir baba değil." Endişelerimi dağıtmak ister gibi bana gülümsedi. "Karun o çocuğu ister istemez, bunu bilemem ama bebek doğduğunda onu isteyeceğini biliyorum çünkü bir tek o zaman gerçek anlamda baba olacak."
Umutsuzca, "Umarım," demekten başka bir şey söylemedim.
Gözleri bir köşede tek başına oturan Farah'ı bulduğunda yüzündeki gülüşü soldu. Bir anne olarak kızı için endişelendiğini gizleyemiyordu. "Sanırım ben asla bir torun sevemeyeceğim." Farah'a olan bakışları sitemliydi. "Bu ördek mağarasında saklanmak dışında hiçbir şey yapmıyor."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKA VE SANRI(Kitap Oldu)
General Fiction"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle evlenmek mümkün müydü? Gerçekten nikâhta bile sahtekârlık yapılabilir miydi? Başına gelene kadar Big...