Kapının çalması ile okumaktan sıkıldığım kitabı yatağa fırlatarak bakmaya gittim. Namjoon evden ayrıldığından beri annemde sürekli işiyle ilgilendiğinden tek başıma yaşıyor hale gelmiştim. Sadece ders saatleri evde başka birinin sesini duyar sonra da kendi halime geri dönerdim. Seslenmem ile cevap alamayınca kapıyı açtım.
"Çocuklar yine mi şaka yapıyorsunuz? Rahatsız olduğumu söylemiştim."
Normalde çok geçmeden komik olmayan şakalarına gülmek için ortaya çıkan çocukları göremeyince etrafa göz gezdirdim. Gözüme çarpan bir şey olmadığı için içeriye derslerimin başına geri döndüm. Kaldığım sayfayı açık bıraktığım kitabımı elime aldığımda içimden okumak hiç gelmiyordu. Bu hafta sürekli felsefe ile ilgilenerek eksiklerimi kapatmam gerekmişti ve ben gerçekten bundan o kadar da haz almıyordum.
Döndüğümüzde moralimin bozuk olmasından dolayı uygulanan ayrıcalıkların yerinde bir süredir yeller esiyordu bu yüzden derslerime odaklanmak zorundaydım. Tekrardan çalınan kapı ile bu defa hızla kaldırdığım bedenim kapıyı sinirle açtı.
Sadece gördüklerimin zihnimin süzgecinden kaçabildiği kadarını anlatmaya çalışacağım. Soğumaya başlayan havanın önemi yokmuş gibi dizlerinin üzerinde biten şortu hala aynı etkiye sahip bacaklarını ortada bırakıyordu. Güzel, meleksi kısacası eşsiz olan kokusu saçlarından yine dağılıyor ve burnumun uçlarına yerleşiyordu. Saçlarından bahsetmişken o gece kadar karanlık olan tutamları, dudaklarımın mesken edindiği yüzünden çok uzaktaydı. Parlak ve yıldız şeklinde olan gözleri ise kabul etmem gerekiyor ki hala çok etkileyiciydi.
Konuşmama fırsat tanınmadan başta hiç fark etmediğim Joon, söze girdi.
"Bunu arka sokakta miyavlarken buldum Jim, belki işine yarar. Hayır diyorsan da ben alıp ilgilenirim."
"Joonie, biraz yalnız kalmamıza müsaade eder misin?"
Kafasını ikimizin kalması ile özlediğim yüzünü bana sunacak şekilde kaldıran çocuğu içeriye davet ettim. Hala sessizliğini devam ettirirken koltuklardan birine oturması ile içecek bir şeyler getirdim.
"Çekinmene gerek yok Yoongi, ben hala sabaha kadar sarılarak uyuduğun o çocuğum. Bana anlatabilirsin."
Açıkçası tek kelime etmeden çekip giden birinden her şeyi net bir şekilde konuşmasını beklemiyordum. Ama ne dediğinin önemi olmadan sesini duymayı özlemiştim. Bana mırıldanarak söylediği şarkıları ve sonunda öpücüklerini sunuşunu özlemiştim. Her detayını ayrı ayrı arıyordum ama şimdi karşımda dikilince de mesafeli durmak istiyordum.
"Beni dinleyeceğini hiç düşünmemiştim daha doğrusu buraya kadar gelebileceğimi düşünememiştim. Rahatsız ediyors-"
"Ama sen geldin ve ben de dinliyorum Yoongi. O yüzden benden çaldığın açıklamalarımı geri verebilir misin?"
Bardağın yarısını dolduran birayı aldığı ikinci yudumla bitirince masaya bırakarak sesini toparladı. Birbirine dolanan parmaklarını bile öylesine arzuluyordum ki nasıl böyle durabildiğimi bilmiyordum.
"Elime yüzüme bulaştırmasaydım şuan burada çok daha farklı şekilde oturabilirdik biliyorum ama yine de başka bir şansın olacağına inanıyorum. Jimin-ah, seni kırmama sebep olan her şey için çok özür dilerim. Asla bunu amaçlamadığımı bildiğini biliyorum ama ben yine de kendimi aklamaya çalışan en ufak bir sözü bile söylemeye çekiniyorum."
Birbirine dolaşan kelimelerden başka bir şeyi duymama sebep olmazken yanıma yaklaşan çocuk hala uzak olan bakışlarını diktiği yere, dizlerinin üzerine çöktü. Şimdi bacaklarımın üzerinde duran ellerimi saran parmakları, benimkileri dizime yasladığı saçlarının arasına götürdü. Parmak uçlarıma dolacak olan o kokuyu nasıl özlediğimi ifade edebilecek bir kelimeyi bulamazken ıslak dudaklarını diz kapağımın üzerinde hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonchild/Yoonmin
FanfictionJim, sıkıcı yaz günlerinden kurtuluşu olacak bir gecede ayın ona getirdiği hediyeyle karşılaşır.