2.Bölüm: KIRGIN SULAR
♪Sertab Erener – Olsun♪
“En büyük hayalim sesimi duymandı. Sen ise bana hayalim dışında her şeyi verdin.”
Kayalıklarda oturmuş dalgaların üstüme doğru gelmesinin sesini dinliyordum. Bu ses o kadar huzur veriyordu ki insana. Sanki dünyada hiç kötülük yok gibi. Sanki herkes iyi gibi. Sanki dünyada hiç kötü şeyler olmuyormuş gibi hissettiriyordu.
Bu dünyada en sevdiğim şeyler arasında yer alabilir dalgaların sesi.
Düşüncelere dalmış bir şekilde kayalıklarda otururken bir ağlama sesi duydum. Yan tarafıma baktıktan sonra küçük bir kızın ağladığını gördüm. En fazla 10 yaşındaydı bu küçük kız. Gülümseyerek yavaşça oturduğum yerden kalktım ve yavaş adımlarla kızın yanına doğru adımladım.
Kız benim geldiğimi gördüğü an olduğu yerden hafifçe kalkıp geriye doğru gitmişti. Korkma dercesine gözlerinin içine baktım ve yavaşça yanına oturdum. Yanıma doğru gelmesini işaret ettim. Ürkek adımlarla yanıma geldi. Ama benden hala korkuyordu.
Korkmaması için ağzımı oynatarak, “Korkma.” Dedim. Dediği şeyle şaşırdım.
“Sende mi konuşamıyorsun?” dediği şeyle hem şaşırmış hem de üzülmüştüm. Üzüldüğümü anlayıp, “Üzmek istememiştim. Bende senin gibiydim bir zamanlar. Yani işaret dili biliyorum. Rahat olabilirsin.”
Ellerimi kullanarak üzülmediğimi belirttim. “Hayır üzülmedim, aksine kendimi iyi hissettim. İşaret dili bilen birinin yanında kendimi fazlasıyla rahat hissediyorum. Teşekkür ederim..” dedim ve gülümsedim.
Daha sonra ellerini kullanarak, “Tedavi görüyor musun?” dedi. Sevinçle ellerimi kullanarak cevap verdim.
“4 yıldan beri görüyorum ama bir değişiklik olmadı.” Böyle anlatınca anında gözlerim dolmuştu.
“Üzülme, ben 6 yıl tedavi görmüştüm. Tam umutlarım tükendiğinde konuşmaya başlamıştım. Yanı asla umudunu tüketme. Hep umutlu ol. Umut beklemediğin bir anda konar yüreğine, anlayamazsın başta ne olduğunu ama sonra anlarsın hayallerinin gerçek olduğunu.”
Umut. Umut bende kalmış mıydı ki? Umut kelimesini çok uzun zaman önce hayatımdan çıkarmıştım. Umut ne demek bilmiyordum. Şimdi gelmiş tanışalı daha yarım saat olmamış bir kız çocuğu bana ‘Umudunu kaybetme.’ Diyordu. Ne yapabilirdim ki?
“Teşekkür ederim. Umudu hayatımdan çok uzun zaman önce çıkarsam da tekrar hayatıma alabilecek miyim bilmiyorum.” Üzülmüştüm. Bunları söylemek yerine anlatmak o kadar acı vericiydi ki.
“İstersen sana yardım edebilirim.” Bana nasıl yardım edeceğini merak ettiğimi anlamış olacaktı ki ben sormadan konuşmaya başladı.
“İstersen bunları bir cafede oturup konuşabiliriz, daha rahat oluruz.”
“Benim evime geçsek, tabi sıkıntı olmazsa.” Belki bana yardım edebilirdi. Artık ellerimi kullanarak insanlara bir şey anlatmaktan fazlasıyla bıkmıştım çünkü.
“Ben seni tanımıyorum ki.” dedi.
Bu halini çok tatlı bulduğum için gülmüştüm, ben gülünce o da gülmüştü, o gülünce dünya güzelleşmişti iki saniyeliğine. Ama sadece iki saniyeliğine
“Merak etme, sana zarar vermeyeceğim. Bana yardımcı olman lazım. Tekrar konuşmaya başlamam lazım.
Bu benim en büyük hayalim”
“Tamam o zaman gidelim.” Bu dediğine sevinerek gülümsedim. İkimiz de birbirimizin isimlerini bilmiyorduk. Anlamış olmalı ki, sormak için elimi oynatmama gerek kalmadan kendini adını söyledi.
“Adım İrem. Senin ki ne?” Ağzımı oynatarak sorusunu yanıtladım. “Adım Nur. Memnun oldum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar Eden Kadının Mektubu
ChickLitİki insan. Birbirine aşık iki insan. Ya da birbirine deli gibi aşık ve kavuşması imkansız olan iki insan. Nur. Mehmet'e, çocukluk aşkına deli gibi aşık. Her an bir şey olabilir korkusuyla yanıp tutuşuyor. Onu bekliyor, belki bir gün gelir umuduyla...
