-18- Aramızdaki Bağın Yol Açtıkları

450 65 139
                                    

***

Loş odaya kalın perdenin arasından gözüne sızan güneş ışığı onu rahatsız ettiğinde, uyuyan gözleri zorlukla aralandı.

"Başım..."

Ahlayarak kafasındaki zonklama onu öldürecek gibi hissettirirken eli alnını bulup orayı sıkmış, ancak ansızın sırtında hissettiği o saten yatak örtüsünün yabancılığıyla gözleri birden açılmıştı.

Bakışları tavanı bulduğu an, buranın asla evi olmadığını anladığı gibi çatılan kaşlarıyla yatağın soluna döndü. Tanımadığı bu odada, yalnızdı.

Ancak ikinci bir şok darbesi, duvarda asılı olan saatin, öğlen 2'yi gösterişi ile gerçekleşirken, adeta sıçramıştı yerinden.

Kendine ait olmayan bir boxer'la yüzleşen Jeon, her geçen saniye daha da dibe batıyordu ve çatlayan başının ortasına bir tane geçirdi. Delirmiş olmalıydı.

Masanın üstündeki katlanıp yerleştirilmiş eşyaları dikkatini çekti. Üzerine hızla geçirdiği esnada bir şeyler hatırlamaya çalışsa da nafileydi.

Odanın kapısını açıp gerçeklerle yüzleşmeyi bile istemiyordu. Etrafta herhangi bir fotoğraf ve evin sahibine ait bir görsel bulmaya çalışsa da, başarısızdı. Odanın içerisinde dört döndüğü sırada birden telefonunu ve cüzdanının cebinde olmadığını farketti.

"Sikeyim."

Aklına doluşan tek sahne, o lanet barda Jimin'in onu bırakıp gidişi ve üzerinde dolanan birinin kolları ve kristal bardaktı.

Bu plansız programsız saçma işler asla onluk değilken, ağıran kafasını koparıp atmak istedi. Son zamanlarda asla kendisi gibi davranmıyordu ve bu, hayatındaki düzeni sekteye uğratmıştı.

Yabancı Birinin onu soyup giydirme ihtimali bile midesine kramplar sokarken, etrafı son kez inceledi. Çöp kutusu, temizdi. Yatak, düzenliydi. Bedeninde de herhangi bir iz yoktu. Ancak... Dün sprey sürerek şekillendirdiği saçları yıkanmış gibi görünüyordu. Stresle yutkundu.

Emniyet merkezine daha fazla gecikemeyeceği için artık bu lanet odadan çıkması gerekiyordu. Kulbu çektiği gibi merdivenlerden aşağı inmeye başladı.

Aşağıdan gelen tıkırtılar evde birinin, konuşmalar, hayır, birden fazla kişinin olduğunun sinyalini verirken, bakışları iyice çatılmıştı. Zemin, ayaklarının altından kayıyor gibi hissetti.

Taa ki, masada kahve içen o 3 kişiyi görene kadar...

Bu saçma tablo, bir an yüzünün bomboş anlamsız bir ifadeye bürünmesine sebep oldu.

Kim Taehyung, Jung Hoseok ve... Kim Namjoon?????

Boğazını temizleyerek yanlarına vardığında, çatallı sesiyle "Burada neler oluyor?" dedi.

Taehyung ise hala ona değil, başka yöne bakıyorken, Namjoon söze girişti.

"Durum biraz karışık amirim. Ben de az önce geldim."

Hoseok da bu esnada kalkıp, ona da bir bardak kahve koyarak getirdiğinde, masaya davet edilerek tereddütle oturdu.

"Şimdi şöyle ki..."

Namjoon, gözlüğünü düzeltti.

"Dün alkolü biraz fazla kaçırmışsın Amirim, taxide de telefonunu ve cüzdanını düşürmüşsün. Tabi içindeki polis rozetini bulan şöfor, emniyete getirdi. Ee sen normalde böyle geç de kalmazsın."

Sakince anlatıyordu.

"Taksiciye, seni bıraktığı adresi sordum ve geldim."

Jeongguk'un bakışları kısıldı. Kelimeleri kifayetsizdi. Yaptığı bir şeyi ilk kez böylesine eline yüzüne bulaştırıp insanlara rahatsızlık vermişken, şu an boktan hissediyordu ve de dahası.

Smokescreen をHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin