boll yorumm 🎀
taylor, paper rings
***
"Sakin ol, sakin ol."
Seungmin ile buluşacakları parka, sözleştikleri büfenin önüne gelen Chan bir sağ bir sol yapıyor, kendi kendine konuşuyordu. Ara sıra terleyen ellerini üstüne siliyor, bazen de telefonunun ekranından kendini kontrol ediyordu. Yine aynısını yapıp gözlerini siyah ekranda gezdirdiği sırada araba sesiyle kafasını kaldırdı hemen.
Seungmin'i daha önce okuldan almaya gelen şoförün kullandığı modelin aynısıydı ve tam da onun önünde durduğu park alanına park etmişti. Gözleri merakla arabaya dönerken gördüğü tanıdık şoförle beraber ilerledi ve kapıyı açtı.
"Hey," dedi Seungmin kafasını kaldırıp gülerken, bu davranışı beklememişti. Chan güldü onu görür görmez. "Hey," deyip taklit etti. "Naber?"
"İyidir, senden? Çok bekletmedim, değil mi?"
"Çok olmadı geleli." dediğinde ikisinin de gözleri arabanın bagajından sandalyeyi getiren adama gitmişti, ona bırakmak istemedi Chan. "Yardım edeyim mi?" diye direkt sorduğunda Seungmin gülümsedi.
Chan'a ilk böyle yakalandığında çok bozulmuştu, şoförün onu arabaya bindirememesi, bu halde olması gerçekten canını sıkıyordu ama Chan cidden öyle bir yaklaşıyordu ki kendisine, onun yanında kendini engelli bir birey gibi hissetmiyordu.
"Olur," deyip kıkırdadığında güldü Chan, eğilip dikkatlice onu kucakladığı zaman vakit kaybetmeden Seungmin'in kolları da onun boynuna sarılmıştı.
Birbirlerine baktıklarında o heyecandan kalp krizi eşliğine gelirken Seungmin ise gülüp duruyordu, kendi kendine 'sakin ol' komutu verip eğildi ve onu aynı dikkatle sandalyesine bıraktı Chan.
Arkasını dönmesiyle beraber de sarışın olandan "Dur," lafını duymuş, merakla geri dönmüştü. Seungmin bu sefer şoförün uzattığı koca piknik sepetini kucağına koydu ve kafasını kaldırıp Chan'a bakarken sırıttı. "Parkta boş boş oturacağımızı mı sandın?"
Ardından da şoföre dönüp ekledi. "Gidebilirsiniz, ben döneceğim zaman ararım."
"Peki efendim."
Adam ikisine selam verip arabayla uzaklaşmış, Chan ise dehşete düşmüş bir ifade ile ona bakmıştı. "Neden bana da söylemedin?" dedi mahcup olarak. "Ben de bir şeyler yapardım ya da alırdım."
"Ya fikir benden çıktı, hem içimden geldi piknik yapmak. Tabii ilk tepsiyi fırında unuttuğum için bir daha kurabiye yapmak zorunda kaldım, bu sebeple de geciktim ama olsun."
Seungmin'in farkında olmadığı bir şey varsa o da ağzı iki metre açılmış Chan'ı kendine daha çok aşık ettiğiydi. Neredeyse beraber devirdikleri altı aylık bir süreçte Chan'ın hisleri hoşlantıdan çok öteye geçmişti.
"Chan!" dedi kahkaha atarak, ağzı açık Chan cidden çok komikti. "Bir de sen mi yaptın!" deyip onun sandalyesine tutunarak hafifçe çöktü Chan. "Delireceğim sanırım."
Kıkırdadı. "Yani... Yardımlar alarak yaptım ama sayılır sanırım. Haydi, güzel bir yer bulalım."
İlerlemeye başlamış fakat hâlâ arkasında kalakalan çocuğa dönüp gülmüştü. "Hadi, Chan." diye ona bakarak güldüğünde Chan boğazını temizledi ve koşar birkaç adımla ona yetişti.
"Tamam, tamam."
Elini uzatıp koca sepeti Seungmin'in dizlerinden eline almış, yanında ona sandalyesi ile eşlik eden çocukla beraber adımlamaya başlamışlardı. Nehrin güzel havası, yanlarından geçen insanlar, kimisi köpeğini gezdiriyor, kimi lise öğrencileri şakalaşarak yürüyordu, spor yapanlar vardı, birazdan onların yapacağı gibi çimlere çökmüş oturanlar da.
