21. İpi Koptu Tüm Hislerimin

Start from the beginning
                                    

Standart, esmer ve yapılı bir adamdı işte, kendi boylarında olmalıydı. Ama onu daha çok Asi'ye olan anlamlı bakışları ve ne kadar gizlemeye çalışsa da Alaz'ın korkunç bir şekilde hemen fark ettiği ona dokunma isteği, adama gıcık olmasına ve kara listesine yazmasına yeterli olmuştu. Yaman'ın bunu nasıl fark edemediğine inanamıyordu. Asi'yi sahneye davet ettiğinde elinden tutup basamağı çıkarması normal bakan gözler için çok centilmen bir hareket olarak görülebilirdi. Ama kızın zarif ellerini tutunca kendi başparmağını belli belirsiz üzerinde oynatması Alaz'ın gözleri ile bakıldığında hiç masumane olmayan ve dayağı fazlasıyla hak eden bir hareketti. Birkaç dakika önce Asi onu kolu kanadı kırık bir şekilde bırakmamış olsa olaylar çok başka şekilde seyrederdi buna emindi.

Asi, evden adımını attığından beri, Alaz arabadan inmiş ve sokak sokak onu takip ediyordu. Bir haftada bu yabancı yere bu kadar adapte olması inanılmazdı. Yüzünde temiz havayla buluşunca açan gülümseme ve kısık gözleri Alaz'ın gününü aydınlatmaya yetmişti. Aynı şekilde o da ona gülmüştü, Asi göremese de. Sonra onu takip ederken yoldaki birkaç çiçeği eliyle sevdiğini ve kokladığını gözlemlemişti. Bir süre deniz manzaralı bir yerde durmuş ve denizi seyretmişti. Aklından neler geçiyordu acaba, öğrenmek için her şeyini verirdi Alaz. Ama dalgın yüz ifadesi ve hüzünlü yüzünden iyi şeyler olmadığını anlayabiliyordu. İlk andan beri onu bu kadar kırdığı için kendinden nefret ediyordu, elindeki bu kırılgan ve hassas kızı nasıl bu hale getirebilmişti. Yapabileceği kötülüklerin derecesi, birden içine karanlığı oturttu ve ciğerlerinin sıkışmasına sebep oldu. Derince bir nefes aldı.

Asi, tekrar yürümeye başlamıştı. Takibine devam etti. Bugün sahil yürüyüşü yoktu anlaşılan. Çünkü bir fırına girmişti. Onun hemen yanında bir büfe gözüne ilişti Alaz'ın, aklına bir fikir geldi ve Asi fırına girerken o da büfeye girmek üzere adımladı.

***

Koluna taktığı ve içinde sıcak simitlerle, ekmek olan poşetle fırından çıkıyordu Asi. Merdivenden inerken elinde şeffaf plastik bardakta taze sıkılmış portakal suyu olduğu anlaşılan ve önüne doğru uzanmış uzun bir kolla karşılaşınca afallamıştı. Kolun sahibini bulmak için kafasını sağa çevirdiğinde son günlerde pek sık olduğu gibi hayal olmadığını teyit etmesi için bir kere daha bakması gerekmişti. Aslında onu, aşinası olduğu elinden, uzun ve ince parmaklarından tanımıştı ama dün ki konuşmalarından sonra bu karşılaşmaları çok ani olmuştu.

Sabah güneşinin çarpması ile bal rengine dönmüş güzel ve anlamlı bakan gözleri ile buluştuğunda, bir gün önceki kadar dirayetli olamayacağını hissediyordu. Buna izin vermemesi gerekiyordu, kendini korumak için Alaz'ın çekimine kapılmamalıydı. Sesinin ve tavrının ciddi olmasına çalışıyordu.

"Ne işin var burada?" dedi.

"Sana da günaydın Asi kız. Hem bak tekrara düşüyorsun, bu konuyu dün geçtik. Hatırlatırım."

Hafifçe hala önünde duran kolunu ondan tarafa doğru itti.

"Ben de sana dün konuştuklarımızı hatırlatırım o zaman Alaz. Nerede bitirdik hatırlıyorsun değil mi?" dedi. Sonra evin yolunu tutmak için arnavut kaldırım sokakta yürümeye başladı, sabah saatleri olduğu için sokak çok tenhaydı, sadece esnaf ve tek tük olan erkenci insanlar vardı. Kıyı kasabalarına özgü bir tembellik hâkimdi buraya, şehirdeki gibi bitmeyen hareketlilik yoktu.

Asi'nin hareketlerine ayak uydurmak, ona yetişmek için aceleyle yanına adımladı. Öyle hızlı ve acemice hareket etmişti ki neredeyse elindeki portakal suyunu dökecekti. Hızlı adımlarla yürürken ona doğru konuşuyordu.

"İnan, hiç hatırlayamadım. Biraz fazla içmişim galiba, ağzımla içmesini öğrenemedim." dedi muzip ve dalgacı tavırla. Asi başına bir şeyler geçirmeden, bu giriş konuşmaları ile nabzını yoklaması gerekiyordu.

Yattığımız Yataklar, Battığımız Bataklar / AslazWhere stories live. Discover now