Merhabaaa yeni kurgum ile karşınızdayımm
Bölüme oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim
İyi Okumalar!
🌸
(On Yedi Yıl Önce)
Sabah'ın erken saatlerinde horozların ötüşünü bahane edip uyanan Müge annesini kaldırmış okula gitmek için hazırlanıyordu. Bugün Müge'nin ilk okul günüydü. Bugün ileride asker olmayı kafaya takmış inatçı kızın hayallerine attığı ikinci adımıydı. İlk adımı değil ikinci adımıydı bu. Çünkü o ilk adımını asker olup vatanını koruyacağını karar verdiğinde atmıştı. Deli dolu kızdı Müge. Ama konu vatanına gelince ayrı bir deli olurdu. Bu sefer sinirden ve hırstan deli olurdu. Bir keresinde kasabasına gelen düşmanların jetini babasının ona ağaç dallarından yaptığı sapanıyla kovalamıştı. Cesaretli kızdı o. Yaşından büyük işlere kalkışıp konuşmaya bayılırdı.
Şimdi ise bu cesaretli kız altı yaşındaydı. Vatanını korumak amacıyla okuluna gidecekti.
"Anne yaa! Bırak beslenmemi yanıma gel çantamın diğer kolunu takamıyorum!" Annesi Nurseza hızla Müge'nin yanına gelir. O da en az kızı kadar heyecanlıydı. İlk ve tek göz bebeği, göz ağrısı, evladı okula başlıyordu. O da emindi bu hırslı kızının ileride asker olacağına. Dün gece sevinç gözyaşlarını akıtmıştı uyuyan kızının boynunu koklayarak.
"Anne babam nerede?" dedi heyecanlı Müge.
"Buradayım güzelim." Müge'nin babası Tayfun elinde kamerasıyla Müge'nin karşısına geçip anı olarak kalmasını istediği fotoğrafını çekti. Daha sonra kameranın sayacını açtı ve kamerayı bir yere sabitledi. Kameranın karşısına hızla geçip karısı Nurseza'yı sağ tarafına kolunun altına Müge'yi ise ön tarafa koydu. Hepsi hızla gülümseyip fotoğrafın çekilmesini bekledi.
Kameranın flaşı patladığı sırada dışarıdan şiddetli bir ses yükseldi. Ürkütücü bir sesti. Fakat aile uzaktan gelen ateş sesini umursamayıp kameraya poz vermeye devam etti. Alışılmış bir durumdu. Alışmışlardı iğrenç düşmanların silah seslerine.
Kameranın önünden dağıldılar Nurseza Müge'yi hazırlamakla meşguldü. Tayfun gelen silah sesini kafasına takıp cama bakınıyordu.
"Ne zaman geçecek diye düşünmek istemiyorum." Dedi Müge'yi hazırlamakla meşgul olan Nurseza.
Kafasını iki yana sallayıp derin bir nefes alıp verdi Tayfun. "Burası Hakkari Nurseza. Burası acıların şehri, doğunun nabzı." karısına doğru döndü Tayfun. "Müge hazırsa bırakayım onu okula." dedi Tayfun.
Annesi tarafından saçları yapılan kız heyecan yerinde duramaz oldu. "Baba gidelim piliiiisss."
"Pilis ne kızım. Sana gösterdiğim ingilizce öyle mi?"
Anne atıldı ortaya. "Bunu bir matematikçi yerine İngilizcesi iyi olan birisi desin lütfen." dedi kendini göstererek.
"Anne hadi geç kalacağım. Düğmelerim kapanmıyor!" Müge fazlasıyla heyecanlıydı.
Yarım saat sonra Tayfun, Müge'yi arabasıyla okula bırakır. Okulun ilk günü olduğu için birinci sınıfların tüm velileri okulda bulunuyordu. Müge'nin velileri hariç. Nurseza ve Tayfun öğretmen oldukları için işlerine gitmek zorundalardı. Bugün Müge tekti.
Köy okulu çok büyük olmadığı için Müge okulda kaybolmayacağını ailesine defalarca söylemişti.
İki eliyle sırtındaki sırt çantasının kollarını tutan Müge okulun bahçesinde duran dalgalanan Türk bayrağının tam önünde hazır ol komutunda durdu. Biliyordu istiklal marşının ve andımızın okunacağını. Marşı bekliyordu.

YOU ARE READING
İNCİ ÇİÇEĞİ
Romance"Adım Turan." Bunu duyan Müge sevinçle kendine gelir. "Ne Turan mı? Ben bunu Türklerin tarihinde duymuştum." Turan içtenlikle gülümser. "Evet, Türklerin birleşmesi anlamını taşıyor ismim."