22. Bölüm: Ki Sen

2.7K 136 26
                                    



"Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin ondan, gönül zorla tutuştu
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin ondan, gönül zorla tutuştu
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse."

Yıldız Kenter

Şarkımız:
Yalın- Ki Sen

           •Ki Sen•

                                          ⚔️



*************

Zaman dursa, denizler taşıp dünyayı yerle bir etse içimdeki kırık parçaları eskisine döndürecek bir çare bulamam sanırdım. Biçareydim kendime göre. Çaresizliğim öyle büyüktü ki ben bile kabul gördüm bendimi. Aramadım hiçbir yerde ruhumun derinliğini. Saatin dönmeyen bozuk sarkaçları gibi durdum. Olduğum yerde ruhumun amansızca çürümesini bekledim.

Ama öyle olmadı.

Biri geldi. Tuttu elimden. Ruhum dedi, yeniden can verdi çürümek için can atan ruhuma. Tek bir sözü, bir bakışı yetti yeniden hayata el uzatmama. Yaşamımın zorluğunu, geçmişimi gördü. Kara lekemi gördü; gördüğü yerde, solan yerlerde binlerce çiçek açtırdı. Bahçeler kurdu gönlümün aziz çoraklarında. Eli elimi bulduğunda da dudakları dudaklarımı sahiplendiğinde de içimdeki küçük kız çocuğunun neşeli kahkahaları doldurdu kalbimi. Kalbim aşkla doldu taştı.

Kara lekem bir tek onun eli elimdeyken, gözleri gözlerimdeyken yoktu. Şimdi ise o nasıl yoksa kara lekem aynı şekilde yanıbaşımdaydı. Tam karşımdaydı. "Merhaba ben Nehir. Nehir Karatay." diyen kadına bakıyordu yeşillerim. Neden burada olduğu umurumda değildi fakat içimde doğurduğu huzursuzluk umursanmayacak gibi değildi. O adamın kanından olan leke burnumun ucunda bitmişti. Günler geçmişti yüzleşmemizin üzerinden. Bir daha hayatıma uzanmaz dediğim el hayatımı eline almıştı.

Herkes dikkatle geleni izlerken olduğum yerden ayaklandım. Tüm gözlerin üzerime çevrilmesini umursamadan çıktım toplantı salonundan. Seri adımlarımı odamda sonlandırıp eşyalarımı aldığım gibi çıktım hastaneden. Durmak istemiyordu ısrarla bağıran yanım. Benim hayatıma dahil olmalarını istemiyordum. Hayatlarına da aynı şekilde. Ben Deniz'dim. Komutan Ateş'in, Ateş Avcı'nın, ela gözlü adamın Deniz'iydim. Ona gitmek istiyordum, boynuna saklanıp bir ömür orada saklanmak istiyordum.

Arkamdan seslenen Zeynep'i umursamadan arabama bindiğimde hızlı manevralarla çıktım hastane bahçesinden. Süratle gittiğim yolda telefonumdan abimi arayıp açması için bekledim. Açtı. "Bana o adamın bir kızı olduğunu ne zaman söyleyecektin !? Benim öğrenmemi neden bekledin abi ?" Öfkeli sesime karşılık yükselen oflama ile çıldırma raddesine gelmemek için sakin kalmaya zorladım kendimi.

"Onun yanına gittiğinde öğrenmiştin zaten Deniz. Daha neyini söyleyeyim sana ? Söylesem ne değişecekti ?" dediğinde onun burada olduğundan bihaber olduğunu anladım. Bu kız ne amaçla gelmişti bu şehire bilmiyordum.

Önümdeki düz yolda ilerlerken öfkemin yerini acizlik aldı. Ben babasının kızından yıllarca habersiz yaşayan, abisi bilmesine rağmen saklanan bir kadındım. "Burada ! Kızı hastane de ! Anlıyor musun ?" Telefondan uzun bir sessizlik hakim olduğunda aceleyle kapattım. Gidiyordum ama nereye olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ateş'e gitmek istediğimi biliyordum ama ona da gidemezdim. Bütün işlerinin arasında sürekli benim ve benim dertlerimle uğraşmak zorunda değildi. Kendimi kötü hissediyordum. Yüklerimi paylaşmak beni ona karşı berbat hissettiriyordu. Bir gün benden bıraksa diye düşünmeden edemiyordum. Olur muydu böyle bir şey ? Olmasındı.

TİM (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin