《-Çocukluğundan beri beraber olan iki arkadaşın, bir kaza sonucu en sevdikleri fantastik romanın içinde hayatta kalma mücadeleleri...》
Bu düşlerinde gölgesi olmayanların kendi krallığını kurma hikayesi.
***
( Reenkarnasyon Serisi )
~Kurgu ve kitap t...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~Veritatem dies aperit~
15.Bölüm
..📖..
Sıcak havaya rağmen rüzgarın ılık olmasının tadını çıkarıyordum. Gözlerim akademiye geldiğimden beri en ilginç bulduğum şey olan göle doğru döndü. Gölün içindeki su o kadar berraktı ki, gerçek olduğundan emin olmak ister gibi iki kez tekrar tekrar kontrol etmiştim.
Havanın sıcaklığı gölden gelen soğuk havayla beraber gölün etrafındaki belli bir mesafeye kadar etraftaki havayı soğutuyor böylelikle ılık rüzgarın tenimde soğuk esintiyle birlikte dans etmesini sağlıyordu.
Aşırı iyi bir şeydi, havayı soğutan göl mü olurdu.?
Demek ki oluyordu çünkü şuan ona bakıyordum. Kafamı yana yatırarak gölün içindeki çeşitli renklerdeki balıklara baktım, su soğuk değil gibiydi.
Eğer çok soğuk olsaydı balıklar donmaz mıydı.?
Ya da acaba göl sıcak da sadece dışarıya soğuk hava vermesini sağlayan bir çeşit büyüye mi sahipti.
Sırtımı arkamdaki ağaçtan ayırarak gözlerimi tepemden dökülen mor renkli çiçeklere çevirdim. Ağacı kapayan onlarca morun farklı tonlarına sahip çiçekleri uzaktan gördüğümde delirmiştim. Denzel'i bile arkamda bırakarak ağacın altına oturmuş kaç saattir burada oturduğum hakkında da hiç bir fikre sahip değildim.
En başta Denzel başımda dikilip durmuş sonra ise yerimden kalkmadığımı hatta uyuklamaya başladığımı fark ettiğinde ise gitmişti. Bir ara kendime gelip uyandığımda bacaklarının üzerinde Denzel'in pelerinini görmüş pelerini kaldırınca da rüzgarın eteğimi yukarı doğru katladığını fark etmiştim.
Canım Denzel ben uyurken bile götümü kolluyordu.
Bu herife gittikçe daha fazla hayran oluyorum.
Kafamı ağaca tekrar yaslayarak ılık rüzgarın etrafta uçuşturduğu çiçeklere baktım. İlginç bir şekilde çiçekler yere düştüklerine kar tanesi gibi eriyerek yok oluyorlardı. İlia'nın anılarına göre bu ağacın bir efsanesi vardı.
Çok eski bir efsaneye göre bir peri ölen küçük kızının bedenini bu ağacın köküne gömmüş. Derler ki küçük perinin bedeni bu ağacın içinde yaşıyormuş.
Ağacın kökleri göle kadar gidiyor olmalıydı ki ilginç bir şekilde ağacın gövdesi soğuktu. Bir çeşit serinletici alet gibi düşünün çünkü sırtım ağaç sağ olsun kavurucu güneşten korunuyordu.