bol yorumm 🎀
***
Havaların soğuduğu günler, kendini tekrardan ısınan günlere bırakırken fizik tedaviye gidiyordu Seungmin. Günün sonunda çok yorulsa da hiçbir şekilde aksatmıyordu, o fizik tedaviye gidiyor, Chan derslerine asılıyor, bazen de kafede çalışıyordu.
Beraber ders çalışıyorlar, bazen de muhabbet ediyorlardı. Basit bir hoşlantının her gün daha da büyüdüğüne onunla vakit geçirince şahit olmuştu Chan, derslerine ve tedaviye önem veren Seungmin de Minhyuk'u aşmıştı, hayatına devam ediyordu.
Seungmin klasik bir şekilde sandalyesinde oturmuş kucağındaki deftere bir şeyler çizerken nefes nefese kafeye giren Chan'ın gözleri onu aramıştı. Omuzundan düşmek üzere olan çantasını düzelttiği zaman da köşede duran ve kaşlarını çatmış, dudaklarını odaklandığı için büzmüş, önündeki deftere bir şeyler çizen çocuğu görmüştü.
Görür görmez gülümsedi hemen, iki kahve alıp ona doğru ilerledi ve "Selam," diyerek masaya kuruldu. Başını uzattı. "Resim mi çiziyorsun?"
Gülümsedi Seungmin, defteri kapatarak kenara bıraktı. "Evet, vaktin çoğu evde geçince bir şeylerden kaçmak için resime sardım. Bu kahve banaysa teşekkür ederim."
"Rica ederim," Chan da karşısına kurulup çantasını yana bıraktı, kendi kahvesinden bir yudum almış, "Bakabilir miyim?" demişti merakla. Sarı saçlı olanın gözleri onu buldu, güldü. "Tabii." diyerek defteri ittiğinde Chan sandalyesini masaya yaklaştırmış, deftere göz atmıştı.
Acemi olarak başlayan resimler gittikçe profesyonelleşmişti, kahvesini yudumlayan Seungmin de merakla onu izlerken Chan gülerek defteri geri bıraktı. "Cidden çok yeteneklisin."
"Teessüf ederim." diyerek gülen Seungmin ile kahkaha attılar karşılıklı. "Yani," dedi Seungmin devam edip. "Kendi kendime karalıyorum bir şeyler. Boş vaktim olduğunda çiziyorum, bir dakika... Bu halle ne dolu vakti, cümlesi mi alacağım?"
Başını iki yana salladı Chan. "Hiç aklıma gelmemişti öyle bir soru."
Seungmin de güldü bu sefer, masaya yaklaşıp kollarını üstüne koydu ve karşısındaki çocuğa baktı. "Bir şeyler var sende."
Güldü Chan, "Ne gibi?" diye sordu fire vermemeye çalışarak. Aslında bunu Seungmin de bilmiyordu ama hissediyordu, "Bilmem," diye gülüp geri çekildi. "Bir şeyler var sende."
O geri çekilince Chan yaklaşıp kollarını koydu masaya. "Şöyle diyelim." dedi gözlerinin içine bakarak. "Sadece seni çok yakından anlıyorum. Buna ne dersin?" Lafının sonunda göz kırptı.
Güldü Seungmin. "Öyle olsun bakalım." Ekledi. "Başlayalım mı?"
Reddetmedi Chan, çantasından defteri ve bilgisayarını çıkarmış, Seungmin de kendi sorularını göstermişti. Chan konuyu anlatıp sonra soruları çözmüştü ona, bir ara Changbin gelip ikisine selam vermiş fakat dersi olduğundan ayrılmıştı.
Epey bir süre ders çalışan ikiliden Chan anlatmayı bitirip arkasına yaslandığında Seungmin sıra onda olduğu için soru çözüyordu, telefonunda olan Chan'ın bakışları usulca ona kaydığında telefonu da kucağına doğru bırakmıştı.
Önündeki çocuğu izlemeye daldığında Jisung da çantasını tutarak kafeye girmişti ki gördüğü görüntü durmasını sağladı. Hafifçe güldü. "Bakalım ne zamana kadar böyle takılacaksın Chan," diye mırıldandı.
Hiç bozmamak için arkasını dönmüş, döndüğü gibi de bir bedene toslamıştı. Direkt "Pardon," diyerek geri çekildiğinde fark etti çarptığı bedenin Jeongin olduğunu.
