Mesafeler birleştirdi bizi
Bir de sözler
Razı olma hiçbir sessizliğe
Biliyorsun, seni seviyorumCemal Süreya 1931-9 Ocak 1990
-
Mert de ortalarda gözükmüyordu. Bunu bir şans olarak görüp Cemre'nin doğum gününü tekrar kutladım ve bahçe kapısından dışarı çıkıp yürümeye başladım. Hava biraz daha kararmıştı. Soğuk rüzgar içimi titretirken, saçlarımı da birbirine karıştırıyordu. Bu hisse bayılıyordum.
"Şşştt.. Bi' baksana!"
Adımlarımı durdurup, kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde bu sesin sahibinin Mert olduğunu fark ettim. Arkamı dönüp yürümeye devam ettiğimde hızlı adımlarla beni takip etti ve birden yanımda belirdi. Onu görmezlikten gelip yürümeye devam ettiğimdeyse sağıma geçip benimle birlikte yürümeye başladı.
Ofladım. "Senin benimle derdin ne ya, ne diye takip edip duruyorsun?"
Kolumdan tutup beni durdurdu. Gözlerimle bir kolumdaki elini bir de onu baştan aşağı süzdüm. Canına mı susamıştı? Benim sinirlendiğimi anlamış olacak ki hızlıca elini geri çekti. "Afedersin." Diye mırıldandı ve konuşmaya devam etti. "Ben seni sanki bir yerlerden tanıyorum ama çıkaramıyorum."
Ses tonu sanki beni deniyor gibiydi, ima dolu sesine aldırmadan sesimi biraz daha yükselttim. "Ama ben seni tanımıyorum ve tanımak da istemiyorum!"
Alt dudağını yalayıp sırıttı. "Tavşik desem?"
Yüzümü buruşturdum. Tavşik'i nereden biliyordu? Ben bile o oyuncağın varlığından bi' haberdim.
Kaşlarım merakla havalandığında bakışları bir anlığına kaşlarıma kaydı. "Çok komik gözüküyorsun."
Omuzumu silktim, "Ben komik olduğumu düşünmüyorum."
Cevap vermedi, derin bir nefes aldım. "Sen beni nereden tanıyorsun, söyleyecek misin artık? Bu işin tadı kaçmaya başladı çünkü."
Dudağının kenarı kıvrılmıştı, bana bir adım daha yaklaştı. "Bi' düşün bakalım... nereden tanışıyor olabiliriz?"
"Mert, gelsene!"
Kafamla sesin geldiği yönü işaret ettim, "Bak kızlar seni bekliyor, benim peşimi bırak artık."
Mert kızlara kafasını bile çevirmeden bağırarak cevap verdi, "Geleceğim, gidin siz!"
Çantamda ki telefonum çalmaya başladığında fermuarını açıp çıkardım, abim arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde o sırada Mert de telefona yani kimin aradığına bakmaya çalışıyordu. "Efendim?"
Telefonun arkasından sıkıntılı bir ses geldi. "Neredesin abicim? Almaya geleyim mi seni?"
Kaşlarım kendiliğinden havalanmıştı.''Canın mı sıkkın senin?"
"Hayır, bugün yoruldum biraz." Söylediği her cümleden sonra esniyordu. Ama ben onun neden böyle olduğunu biliyordum.
"Sen yat dinlen, bende şimdi çıktım gelirim birazdan."
"Tamam abicim, bir şey olursa ara beni."
Abim telefonu kapatınca telefonu geri çantama koydum. Bakışlarım yeniden Mert'i bulunca bana sinirli bir suratla baktığını gördüm. "Ne var?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOK GEÇ OLMADAN
Teen FictionOnu daha önceden gördüğüme emindim. Güneş sarısı saçları, deniz mavisi gözleriyle tam bir inci tanesi gibiydi. Sanki senelerdir tanıyormuşçasına çok derinlerden bakmıştı gözleri. Aklıma gelen fikirle hemen ayaklandım ve masanın üzerindeki telefonumu...